TÜRKİYE TALABANİ’Yİ
ARAR MI?
AKŞAM/
22.12.2102
Celal Talabani ya da
Mam Celal ile ilk kez 1996 yılında bir grup gazeteciyle birlikte Süleymaniye’de
karşılaşmıştık. Kürdistan Yurtseverler Birliği ile Kürdistan Demokratik Partisi
yani bölgenin iki gücü o sıralarda savaşıyordu. PKK, Barzani, Amerika,
Türkiye’nin iki Kürt grup arasına barış gücü yerleştirme konularında uzun uzun konuşmuştuk.
O dönem bölge açısından küçük çapta
sayılabilecek bir parti ve başındaki ismin, üstelik bir Kürt olarak yıllar
sonra Irak’ın başına geçeceği söylense kimse inanmazdı. Ardından 2005’deki
seçimlerde yine Süleymaniye’de karşılaştık. Cumhurbaşkanı olduktan sonra fırsat
buldukça gittiği Süleymaniye dışındaki Kalaçolan’daki konutunda ağırlayıp
mülakat vermişti. En son iki yıl önce tam da bugün, 2010 yılının 22 Aralık günü
İstanbul’da katıldığı bir toplantı öncesi kabul etmişti bizi. Sağlığı
bozulduktan sonra KYB Ankara Temsilcisi Behruz Galali’den bilgi almaya devam
ettim.
TALABANİ’NİN ÖNEMİ
Ancak tarih bizlere çok
şey gösteriyor. Talabani bir Kürt olarak Irak cumhurbaşkanı olmakla kalmadı,
bölgedeki dengeleri en iyi bilen bir politikacı olarak ülke içinde Kürtler ve
Araplar arasında yapıştırıcı işlev gördü, denge unsuru oldu. Sevenleri kadar
sevmeyenleri olduğu bilinir. Politikasının değişken olduğu söylenir. Ama
Ortadoğu’nun kaygan zemininde politika yapmak kolay değildir. Talabani bu
kaygan zeminde ayakta kalmaya çalışan az sayıdaki siyasetçiden biridir. Gerilla
liderliğinden cumhurbaşkanlığına giden yolun taşları böyle döşendi. Bu nedenle
2 yıl önceki görüşmemizde PKK’ya “artık silahlı mücadele dönemi bitti” mesajını
yollamıştı.
SONRASINA NE OLABİLİR?
Siyasi olarak etkin
olup olmayacağını sağlığının gidişatı belirleyecek. Ama bundan sonrası için hem
Kürt bölgesinde hem de Irak’ta işler eskisi gibi olmayabilir.
Birincisi, lideri
olduğu KYB’de başa geçen isim onun karizması ve tecrübesine sahip olmayacak.
Üstelik KYB’den kopan Goran grubu Talabani’siz bir Süleymaniye’de etkinliğini arttırabilecektir.
İkincisi, Kürdistan
Bölgesel Yönetimi içinde güçlü olan Barzani’nin etkisi daha artacaktır.
Üçüncüsü, Irak’ta
yazılı olmayan mutabakat çerçevesinde Cumhurbaşkanı Kürt ve yardımcısı Sünni
Arap olarak devam etmekte. Son dönemdeki Şii-Kürt çekişmesi de dahil olmak
üzere birçok olayda arabulucu olmuş, gruplar arasında dengeyi Talabani
sağlamıştı. Türkiye her ne kadar Cumhurbaşkanı’nın bir Sünni olması için kulis
yapsa da Irak’ın dengeleri yine Talabani’ye mecbur olmuştur. Şimdi aynı makama bir
Kürt siyasetçinin geçmesi zorunludur ama Talabani kadar etkili olması zordur.
Dördüncüsü ise sadece
Irak içinde değil uluslar arası ilişkiler bağlamında Irak’ın Türkiye ve İran
ilişkilerindeki rolüdür. Türkiye genelde Barzani’ye yakındır ama Talabani PKK
konusunda birçok eleştiri almış olsa bile her daim devrede olmasında yararı
olan bir politikacı konumundadır.
Önümüzdeki yıllarda
karşılaşacağımız birçok olay sürpriz olmamalı. Suriye, Irak, İran derken
Ortadoğu kısa vadede gerçekten çok şeye gebe. Eski kuşak siyasetçiler ya
devriliyor ya da siyasetten çekiliyor. Yeni ittifaklar oluşuyor. Irak’ta sorun
yaşayan Türkiye ise Talabani’siz bir Irak ve Kürt siyasetini yakından izlemek
zorundadır. Çünkü bugünkü dengeler yarın bozulabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder