24 Aralık 2012 Pazartesi



TÜRKİYE TALABANİ’Yİ ARAR MI?

AKŞAM/ 
22.12.2102

Celal Talabani ya da Mam Celal ile ilk kez 1996 yılında bir grup gazeteciyle birlikte Süleymaniye’de karşılaşmıştık. Kürdistan Yurtseverler Birliği ile Kürdistan Demokratik Partisi yani bölgenin iki gücü o sıralarda savaşıyordu. PKK, Barzani, Amerika, Türkiye’nin iki Kürt grup arasına barış gücü yerleştirme konularında uzun uzun konuşmuştuk.  O dönem bölge açısından küçük çapta sayılabilecek bir parti ve başındaki ismin, üstelik bir Kürt olarak yıllar sonra Irak’ın başına geçeceği söylense kimse inanmazdı. Ardından 2005’deki seçimlerde yine Süleymaniye’de karşılaştık. Cumhurbaşkanı olduktan sonra fırsat buldukça gittiği Süleymaniye dışındaki Kalaçolan’daki konutunda ağırlayıp mülakat vermişti. En son iki yıl önce tam da bugün, 2010 yılının 22 Aralık günü İstanbul’da katıldığı bir toplantı öncesi kabul etmişti bizi. Sağlığı bozulduktan sonra KYB Ankara Temsilcisi Behruz Galali’den bilgi almaya devam ettim.
TALABANİ’NİN ÖNEMİ
Ancak tarih bizlere çok şey gösteriyor. Talabani bir Kürt olarak Irak cumhurbaşkanı olmakla kalmadı, bölgedeki dengeleri en iyi bilen bir politikacı olarak ülke içinde Kürtler ve Araplar arasında yapıştırıcı işlev gördü, denge unsuru oldu. Sevenleri kadar sevmeyenleri olduğu bilinir. Politikasının değişken olduğu söylenir. Ama Ortadoğu’nun kaygan zemininde politika yapmak kolay değildir. Talabani bu kaygan zeminde ayakta kalmaya çalışan az sayıdaki siyasetçiden biridir. Gerilla liderliğinden cumhurbaşkanlığına giden yolun taşları böyle döşendi. Bu nedenle 2 yıl önceki görüşmemizde PKK’ya “artık silahlı mücadele dönemi bitti” mesajını yollamıştı.
SONRASINA NE OLABİLİR?
Siyasi olarak etkin olup olmayacağını sağlığının gidişatı belirleyecek. Ama bundan sonrası için hem Kürt bölgesinde hem de Irak’ta işler eskisi gibi olmayabilir.
Birincisi, lideri olduğu KYB’de başa geçen isim onun karizması ve tecrübesine sahip olmayacak. Üstelik KYB’den kopan Goran grubu Talabani’siz bir  Süleymaniye’de etkinliğini arttırabilecektir.
İkincisi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi içinde güçlü olan Barzani’nin etkisi daha artacaktır.
Üçüncüsü, Irak’ta yazılı olmayan mutabakat çerçevesinde Cumhurbaşkanı Kürt ve yardımcısı Sünni Arap olarak devam etmekte. Son dönemdeki Şii-Kürt çekişmesi de dahil olmak üzere birçok olayda arabulucu olmuş, gruplar arasında dengeyi Talabani sağlamıştı. Türkiye her ne kadar Cumhurbaşkanı’nın bir Sünni olması için kulis yapsa da Irak’ın dengeleri yine Talabani’ye mecbur olmuştur. Şimdi aynı makama bir Kürt siyasetçinin geçmesi zorunludur ama Talabani kadar etkili olması zordur.
Dördüncüsü ise sadece Irak içinde değil uluslar arası ilişkiler bağlamında Irak’ın Türkiye ve İran ilişkilerindeki rolüdür. Türkiye genelde Barzani’ye yakındır ama Talabani PKK konusunda birçok eleştiri almış olsa bile her daim devrede olmasında yararı olan bir politikacı konumundadır.
Önümüzdeki yıllarda karşılaşacağımız birçok olay sürpriz olmamalı. Suriye, Irak, İran derken Ortadoğu kısa vadede gerçekten çok şeye gebe. Eski kuşak siyasetçiler ya devriliyor ya da siyasetten çekiliyor. Yeni ittifaklar oluşuyor. Irak’ta sorun yaşayan Türkiye ise Talabani’siz bir Irak ve Kürt siyasetini yakından izlemek zorundadır. Çünkü bugünkü dengeler yarın bozulabilir.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder