14 Ocak 2013 Pazartesi




ÖCALAN SURİYE’DE KÜRTLERİ İKNA EDER Mİ?


RADİKAL İKİ/ 13.1 2013

2103 Kürtlerin Ortadoğu sahnesine yeniden bir özne olarak dönecekleri yıl olacak demiştik. Kürtler açısından Irak ve Suriye’deki gelişmelerin yanı sıra Türkiye’de Abdullah Öcalan’ı merkeze alan yeni bir girişimi de hesaba katarsak bundan böyle Kürtsüz bir Ortadoğu’nun olamayacağını söylemek iddialı kaçmaz.
Hükümetin Öcalan üzerinden, ilk kez bu kadar net olarak yeni bir süreç başlatmasının birkaç nedeni var. 2014’deki  Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi AK Parti, dolayısıyla başkanlığa aday olacak Erdoğan’ın ‘pürüzleri’ ortadan kaldırmak istemesi. Bu tabii ki Kürtlerin haklarını da içeren önemli yasal  değişiklikleri zorunlu kılmakta. Diğer nedenler ise Irak ve Suriye’deki Kürtlerin siyaseten öne çıkmalarıyla ilgili. Çünkü bu iki ülkede Kürtlerin atacağı adımlar Türkiye’yi etkileme kapasitesine sahip. Türkiye kendi dışındaki Kürtlerle ilişki kurmanın, özellikle Suriye’deki gelişmeler göz önüne alındığında, sorunsuz olmayacağını farkına vardı. Kendi Kürt sorunun çözmeden ya da bu konuda adım atmadan Türkiye’nin bölgede rahat hareket edemeyeceği, AK Parti’nin altını dolduramadığı ‘bölgesel güç olma’ iddiasını hayata geçiremeyeceği görüldü. Bu nedenle Türkiye’nin  atacağı adımlarda Irak, Suriye’deki Kürtleri dikkate alırken bunların Türkiye’ye nasıl yansıyacağının da farkına varıldığı söylenebilir. Arap ayaklanmaları sonrasında ‘örnek ülke’ olarak görülen ama Kürt sorunun çözemeyen bir Türkiye’nin bir ayağının her zaman topal kalacağı biliniyor. Ayrıca, Arap ayaklanmaları sonrasında yükselen Müslüman Kardeşler ya da Sünnilik temelindeki çözüm ve dayanışmanın Kürt meselesinde anahtar olamayacağı da görüldü. Bu üç coğrafyadaki Kürtler açısından son kertede etnik kimliğin mezhebi kimliğin önünde geldiği sonunda anlaşıldı. Üstelik Irak’ta Kürdistan’ıyla yakın bir ilişki kuran Ankara’nın kendi Kürtlerleriyle kavgalı olması samimi bir yaklaşım olmaktan uzaktı.
ÖCALAN’IN ETKİSİ
Irak Kürdistan’ı ile yıllar sonra kurulan ve olumlu bir adım olan ilişkiler sadece stratejik açıdan değerlendiriliyorsa bunun bir yanılgı olduğu ortada. Ama asıl önemlisi Suriye Kürtleri’nin kontrolünü Barzani üzerinden sağlamaya çalışan politikanın tam işlemeyeceğinin anlaşılması. Barzani Suriye Kürtleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olmakla birlikte merkezi hükümetle yaşadığı sorun nedeniyle enerjisini ve inisiyatifini Suriye Kürtleri üzerinde yoğunlaştıramadı. İşte bu noktada Suriye’de önemli bir güç olan PYD’nin ikna edilmesinde Öcalan’ın önemli rol oynayabileceği anlaşıldı.   Irak’ta Kürtlerin giderek merkezi hükümetten kopması beraberinde ‘bağımsızlık’ düşüncesinin daha çok dillendirilmesini getiriyor. Bağımsız Kürdistan fikrinin neleri tetikleyeceği, Suriye ve Türkiye’yi nasıl etkileyeceği hesaplanırken Suriye’de de Esad rejimi sonrası Kürtlerin Araplarla eski düzende bir arada olmayacakları biliniyor. Yani Esad’lı ya da Esad’sız bir Suriye’de Kürtler artık eski pozisyonlarına dönmeyecek.
PKK’ya yakın olan PYD ya da Barzani’ye yakın Kürt partileri  sonuç olarak federal bir yapıda ısrar edeceklerdir.

SURİYE’DE ÖCALAN FAKTÖRÜ

Suriye’de hesaplayamadığı engellerle karşılaşan, Esad rejimin yıkmak için yola çıkarken Kürtleri ve PYD’yi pek fazla hesaba katmayan Ankara bu durumda Öcalan’ın faktörünün önemli rol oynayabileceğini düşünüyor. PYD Esad’ın yanında yer almadığını açıklamasına rağmen Türkiye ile arası iyi olmadı. Sadece PYD değil Suriyeli Kürtler, Türkiye denetimindeki Suriye Ulusal Konseyi’ne hala katılmış değil. Örgüt ve silahlı güç olarak da öne çıkan PYD’nin önümüzdeki dönemde de Türkiye ve Barzani’nin ‘direktiflerine’ uymayacağı ortada. Ankara’nın özellikle bazı radikal İslami grupları PYD’ye karşı kullanması da işe yaramış gibi görünmüyor. PYD, Nursa cephesi üyelerinin Ceylanpınar’dan Resulayn’a geçirilip kendilerine saldırdığını, ardından Türkiye döndüklerini iddia etti. Keza istihbarat servislerinin Suriye’deki faaliyetlerinin Esad’a karşı olduğu kadar PYD’yi de hedef aldığı iddia edildi. Tüm bunlar da PYD’nin önünün kesemedi. İşte bu noktada Öcalan’ı ideolojik lider olarak gören PYD’nin de yine Öcalan tarafından ikna edilebileceği düşünüldü. Öcalan’ın da Suriye konusunda PYD’ye şu mesajı ilettiği söyleniyor: “Diğer oluşumları tasfiye edin. Diğer grupları tasfiye etmek için gerekirse şiddet kullanın. Esad’a vereceğiniz enerjiyi Araplara verin”. Öcalan’ın İmralı’dan yaptığı bu açıklama görüşmelerin yeniden başlamasının zamanlaması ve gerekçelerinden bazılarını net olarak ortaya koyuyor.  
İran’ınsa Türkiye ile arası son dönemde gergin. Farklı düzeydeki yetkililer Türkiye’yi ağır sözlere eleştiriyor. Bunun altında iki ülkenin bitmek bilmez rekabeti yatıyor. Bu rekabette PKK Türkiye açısından önemli bir engel. İran’ın PKK ilişkisi de biliniyor. Ankara bu adımla Tahran’ın bu gücünü elinden alma imkanına sahip olmak niyetinde.
Yani hükümeti Öcalan’la görüşmeye iten yeni süreci 4 ülkedeki ‘Kürdistan sorunu’ tetiklemiş durumda. Bu girişimin  Türkiye’nin etrafındaki ülkelerle sorunlu olduğu bir döneme denk gelmesi de Öcalan’a giden yolu açmış gibi. Türkiye’nin önünü kendi içindeki Kürt ve diğer ülkelerdeki Kürdistan sorunun çözmesi ve yapılacak işbirlikleriyle açılabilir. Yani Türkiye kendi iç sorunu kadar etrafındaki sorunların çözümünde Öcalan’ın etkili olabileceğini gördü. Zaten içerideki barış dışarıda da barışı getirebilecektir. Önemli olan Türkiye’nin kendi halkları, kendi vatandaşlarıyla barışması, ölümlerin bitmesi ve Kürtlere haklarının iade edilmesidir.  Türkiye’de barışı sağlamayan Türkiye bölgede de barışı sağlayamaz.     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder