MÜZAKEREDE
İRLANDA
ANAYASADA İSPANYA
RADİKAL İKİ / 27.1.2013
“ Yaptığımız iyi şeyleri taklit etmeniz, istediğiniz
sonuçları vermeyebilir, hatta sıkıntılar yaratabilir. Doğrularımız, daha çok
şartlarımızın ürünüdür. Asıl ders almanız gereken şey, hatalarımızdır.
Hatalarımızdan çıkaracağınız dersler, kendi doğrularınızı daha kolay bulmanızı
sağlayabilir.”
İngiltere
Başbakanı Tony Blair’in 1997’deki danışmanı Jonathan Powel Kuzey İrlanda’daki
sorunun çözümünde kullandıkları yöntemin
başka sorunlu bölge ve ülkelerde uygulanıp uygulanmayacağı konusunda Mithat
Sancar’a bunları söylüyor.
Güney
Afrika’da Mandela’nın ırkçı rejime karşı verdiği mücadele, İrlanda’da IRA,
İspanya’nın Bask bölgesindeki ETA, Türkiye’deki Kürt ya da PKK sorunu
birbirinin aynı değil. Her birinde benzer, kesişen örtüşen yanlar olduğu gibi
hepsinin kendi içinde tarihsel, bölgesel, sosyolojik ve etnik özgünlüğü mevcut.
Ama hepsinde ortak nokta olarak yıllarca süren çatışma ortamı ve savaşlar birbirine
üstünlük sağlayamayan, uzlaşmaya
yanaşmayan, birbirini tasfiye etmeye çalışan ‘devlet’ ve ‘örgütler’var. Bu örneklerin bir diğer özelliği kimsenin tek
başına askeri ve siyasi açıdan diğerine üstünlük sağlayamaması. Ve her birinde sonuca giden yolda cesaretle
adım atan, kararlı, barışı gerçekten hedefleyen ve şiddetin olmadığı bir
ortamda konuşmayı seçen liderlerin ve siyaslerin varlığı. Ayrıca, bu süreçler tüm
hakların en geniş ve ‘ama’sız bir biçimde ele alındığı süreçler.
IRA, ETA
ÖRNEKLERİ
Örneğin,
İrlanda’da bir noktadan sonra IRA ile kendisine mesafe koyan Sinn Fein ‘görüşmelerin IRA ile değil kendileri ile
yapılmasını’ istiyor. Bu süreçte IRA’nın silahlı kanadı ile ciddi bir mücadele
veriliyor, kazanan Sinn Fein yani örgütün ‘yasal’ kolu oluyor.
Bask’ta
da benzer bir durum söz konusu. Milliyetçi olsun, sosyalist olsun Bask
partileri çözüm konusunda kendileriyle görüşülmesi gerektiğini, konunu sadece
ETA’nın silah bırakması olmadığını öne sürüyorlar. İspanya’da anayasasından
kaynaklanan ve Bask bölgesine geniş özerklik veren haklar da yasal alanda
önlerini açıyor. Şiddete bulaşmayan her siyasi hareketin, ayrılmayı dahil talep
edeceği bir anayasal düzen, sonunda ETA’ya yakın sol koalisyon güçlerine seçim
başarısı getiriyor. ETA’nın hapishanedeki
liderleri Otegi’nin ‘silah bırakmanın zamanın geldiğini’ belirten o ünlü
mektubu üzerine uzun tartışmalar sonunda ETA silah bırakma kararı alıyor. Bu
arada mektuba rağmen 2006’daki Madrid patlamaları örgütün belli bir bölümünün silahta
direndiğinin göstergesi olarak kayıtlara geçiyor. İspanya’da seçim barajının %3
olduğu hesaba katılırsa bugün 75 sandalyeli Özerk Bask Parlamentosunda ETA’ya
yakın 24 milletvekili var. Sonuçta İrlanda
ve İspanya’da sadece güvenlik ve askeri yöntemlerle ile silah bıraktırmanın
mümkün olmadığı görüldü. IRA ve ETA ne olağanüstü hal yasaları, ne karşı terör,
ne derin devlet uyguları karşısında geri adım attı.
TEK
KOŞUL:ATEŞKES!
Bu
tabii ki bu süreçlerden örnek almak, esinlenmek, izlenen yöntemlerin denenmemesi
anlamına gelmiyor. Zaten Powel da ‘taklit etmeyin’ derken ipuçunu da veriyor
‘hatalardan ders çıkarın”. Hataların
başında tarafların masaya koyduğu ön
koşullar geliyor. İrlanda’da ön koşul istemenin süreci uzatıp zaman kaybına yol
açtığı görülüyor. Mesela Blair öncesindeki muhafazakar başbakan John Major,
IRA’yla görüşmek için örgütün silah bırakmasını istiyordu ve bundan geri adım
atmıyordu. IRA ise bunu kesin bir biçimde reddediyordu. IRA, silahları ancak
müzakereler sonunda ve bir anlaşma çerçevesinde bırakılabileceğini söylüyordu.
İrlanda’daki ‘silah bırakma’ ön şartı çözümü on yıl geçiktirdi. İngiliz
hükümeti Tony Blair’le birlikte bu şarttan vazgeçti. Blair hükümetinin tek bir şartı vardı artık: Ateşkes! Esasen bu
da, bir ön şart değil, müzakere kavramının gerektirdiği bir durumdu.
Güney Afrika’da ise Mandela yıllar süren mahkumiyetinde bile silahlı
mücadeleye izin vermedi. Hatta kendi partisini bile bu konuda eleştirdi. Güney Afrika örneğinin Türkiye ile benzerliği
liderler bazında olabilir. Öcalan ve Madela kitle üzerinde söz sahibi olan,
kitleyi sürükleyebilecek hapishanedeki iki lider.
Dünya’daki örneklerde ‘silahları
bırakın öyle gelin, yoksa konuşmayız" sözlerinin çözüme yardımcı olmadığı görülür. Tabii ki
müzakere ateşin kesildiği ortamlarda ve sukunet içinde yürütülür ama Türkiye’de
PKK’nın dağdan inmesi için dağa çıkış koşullarını ortadan kaldırılması gerekir.
Silah bırakma ve toprağa gömme en son aşamadır. İspanya ve İrlanda’da böyle
olmuştur. Türkiye’de eğer sağlıklı ve sonuç alıcı bir müzekere isteniyorsa
böyle olmak zorundadır.
Tabii ki tüm süreçlerde bölge ve dünya konjonktüründeki değişiklikler de etkili olmuştur. İrlanda meselsinde ABD ve
ABD’deki Amerikalılar, İspanya’da Fransa , Güney Afrika’da ise başta İngiltere olmak
üzere tüm dünya çözümü zorlamıştır. Türkiye’deaki süreç de Irak ve Suriye’de
olanlardan bağımsız değildir. Tarih ve coğrafya Türkiye’yi Kürtler ve PKK konusunda
çözüme yöneltmiş bölgede Kürtlerin yükselişi Türkiye’yi adım atmaya zorunlu
hale getirmiştir.
Bu nedenle barış tek
taraflı olmaz. Barış kimseni kimseye verdiği ulufe değildir. Adil ve kalıcı bir
barışın şartı silahların sustuğu ve ayrılma hakkı da dahil olmak üzere her
şeyin konuşulabildiği bir zeminin yaratılmasına yatar. Ne devlet ne de PKK tek
başına kazanabilir. Kimse kimseye de diz çöktürerek barışı getiremez.
Türkiye’nin müzakere süreci olarak İrlanda’ya,
anayasal olarak İspanya’ya bir kez daha bakmasında yarar vardır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder