27 Ekim 2013 Pazar


DÜNYA BİZE DÜŞMAN MI?

Radikal İKİ/ 26.10.2013

 
Türkiye uzun süredir hiç alışkın olmadığı kadar dış politika eksenli tartışmalara sahne olurken nereden bakıldığına bağlı olarak bu durum farklı değerlendiriliyor. Bu durum Türkiye’nin dünya artan öneminden rahatsız olanların ‘oyunları” olarak değerlendirildiği gibi, son dönem Türk dış politikasının savrulmasından kaynaklanan yalpalamaya bağlayanlar var. Bu farklı bakış açılarının ne hepsi doğru ne de yanlış; abartılı bir hükümet savunuculuğu kadar karşıtlık da söz konusu. Çünkü Türkiye’nin içinden geçtiği dönemde herhangi bir meseleyi aklı selim içinde değerlendirmek mümkün değil. ‘Yeniden ortadan bölünmüş’ bir ülke olarak Türkiye’de herkes kendi cephesini koruma derdinde,  cephesinin ‘askeri’ gibi davranıyor.

Suriye meselesindeki bölgeyi bilmemekten kaynaklanan, yanlış ve hesapsız politikanın Türkiye’nin dengesini bozduğu aşikar. Ancak, Gezi olayları nedeniyle ortaya atılan komplo teorilerine bağlı olarak dünyanın topyekun ‘Türkiye’yi hedefe aldığı’ tezini sürdüren hükümetin bir dönem hatta hala ulusalcıların savunduğu biçimde amorf bir ‘bağımsızlıkçı’ söyleme yöneldiği görünüyor. Evet, Türkiye çevresiyle sorun yaşıyor, yeri geliyor Şangay Beşlisi’ne katılma fikrini ortaya atıyor, NATO’ya posta koyuyor. Ama tüm bunlar yapılırken sanki yüksek sesle tribünlere oynanarak ülkenin içi tahkim edilmeye çalışılıyor. Yani bildiğimiz ‘dış düşman’ tezi işleniyor. Bunların son örneği MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef aldığı ve İsrail kaynaklı olduğu iddia edilen haberler.

Yapılan tartışmalara dışarıdan bakan birisi ‘bütün dünyanın Türkiye’ye yüklendiği’ hissine kapılabilir. Oysa dünyanın hiçbir ülkesinde bir ya da iki gazete çıkan haber üzerine günlerce gündem oluşturulmaz ya da kamuoyu oluşturulmaya çalışılmaz. En azından ‘büyük’ ülke iddiası taşıyanlar, kendine güvenenler bunu böyle yapmaz. Hele bu iddiaların doğru olmadığı söyleniyorsa haberler kaale bile alınmaz.

Türkiye’nin son dönem dış politikası (doğru ya da yanlış) doğal olarak bazı ülkeleri rahatsız etmekle. Bu nedenle farklı açılardan Türkiye yüklenildiği doğru. Zaten uluslararası politikada bunların olması da normal, dünya tarihi bunların örnekleriyle dolu.  Diğer yandan dış politikada hükümetin iddialı olarak yola çıktığı konuların elinden kayıp gitmesinin yarattığı bir sinir bozukluğu da söz konusu. Ancak, konunun günlerce gündemde tutulması, Türkiye’ye topyekün bir komplo kurulduğu havası da sanki bizzat içeride ‘yaratılıyor’ gibi. Bu yaratılan havadan alıştığımız tarza mağduriyet çıkarmaya çalışanlar kadar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleneksel refleksi olan ‘dış düşman’ yaklaşımının da kullananlar da var.

KAPASİTE AŞIMI!

Birkaç yıl öncesinde bölgenin elitleri arasında ve sokaklarında itibar gören, belli çıkarlar çerçevesinde olsa da yumuşak yaklaşımıyla bölge haklarının teveccühünü kazanan Türkiye, özellikle Suriye meselesinden sonra bu algısını yitirdi. Türkiye artık Sünni hattı bölgede ihdas etmek isteyen bir ülke olarak algılanıyor. Yine aynı meselede ABD ile birlikte hareket etse de ABD’den daha hevesli bir Suriye politikası izleyen Türkiye’nin tezleri giderek daha az taraftar buluyor. Artık diplomasi masası zorlanıyor. Suriye’de bölgeyi ve bölge dengelerini bilmemekten kaynaklanan bu sonuç Mısır’daki askeri darbe ile birleşince Türkiye’nin hareket alanını iyice küçüldü. Bu cümleden, sıranın Türkiye’de olduğu ve dünyanın böyle bir komplo içinde olduğu sonucu çıkmasın. Ancak, Türkiye Arap ayaklanmaları ile henüz tam değişmeyen ‘düzen’i iyi okuyamadı. Acele etti ve bu acelecilik kendisini bağladı. Bugün bölgede kalan ‘tek kale’ Hamas da zor durumda. Birkaç yıl önce İran’la yürütülen nükleer müzakerelerin ana ülkelerinden biri Türkiye’ydi. Hatta kendini riske ederek ama doğru bir tavır olarak BM güvenlik konseyinde olumsuz oy kullanarak birçok ülkeyi kızdırdı. Süreçte söz sahibi oldu, görüşmeler İstanbul’da yapıldı. Daha sonra Suriye meselesi ile İran’la mesafe açıldı yeni Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yumuşak geçiş politikası değerlendiremedi. Yani Türkiye’nin o cephede de ismi pek geçmez oldu. Yani aynı anda birçok yerde politika uygulamak Türkiye’nin kapasitesini aştı.

AMERİKAN İSTİHBARATI GİBİ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder