17 Kasım 2013 Pazar


ROJAVA, HEWLER, AMED

Mete Çubukçu/17.11.2013

 

İzlediği Suriye politikasında umduğunu bulamayan Türkiye, amacına ulaşamadığı gibi dengesi de bozuldu. Bozuldu çünkü, birçok şey hesaplanmadan yola çıkılmıştı. Bugünkü gidişattan anlaşılan hesaba katılmayan en önemli konunu da Rojava olduğu. Belki Suriye’de kan dökülmeye başlandığında Türkiye’nin politikasını oluşturanlar Rojava isminden bile habersizdi. Çünkü, savaşın bu kadar uzun sürmeyeceği, kanlı Esad rejiminin hemen devrileceği, Türkiye eksenli muhalefet öncülüğünde Suriye’deki Kürt meselesinin ‘halledileceği’ düşünülmüştü. Oysa öyle olmadı. Rojava’nın Suriye’deki kanlı savaştan hesapta olmadığı şekilde en azından şimdilik ‘diri’ bir şekilde çıkacağı belli oldu. Rojava demek aslında tarihsel, akrabalık, sınırdaşlık anlamında Türkiyeli Kürtler demek. Dolayısıyla Rojava’yı Türkiye’deki sorunun çözümünden bağımsız düşünmek pek mümkün değil artık.

Şimdilerde, Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmeleri geciktirme, zaman kazanma ve hatta ‘birbirine kırdırma’ politikalarını içeren çeşitli manevralar söz konusu. Suriyeli Kürtlerin bir kısmı, yani Türkiye ve Barzani’nin desteklediği gruplar alanda pek bir varlık gösteremedi. Üstelik başlangıçta yok sayılmaya çalışılan ya da görmezden gelinen Kuzey Suriye’de El Kaide unsurlarıyla başa çıkabilen tek güç gibi görünen PYD-YPG bölgeye hakim olmaya başladı. Bunlar olurken Türkiye politikasını yeniden gözden geçirdi. Nusaybin-Kamışlı arasına yapmayı planladığı duvar protestolar üzerine durduruldu. Ama Kürt bölgelerine açılan kapıları hala kapalı.

 

ROJAVA ÖZERKLİĞE Mİ GİDİYOR?

Türkiye’nin Rojava’yla ilgili kafasını netleştirmiş değil. Özellikle sınır kapılarının kapalı tutulduğu bir dönemde, Barzani’nin de farklı davrandığı söylenemez. Barzani Rojava’dan Irak Kürt bölgesine açılan kapılardan geçiş izin vermeyince YPG Irak merkezi hükümeti bölgesine açılan Til Koçer kapısını ele geçirdi. Bu kapı Irak Kürt bölgesini by pass ederken Rojava Kürtleri için çok önemli stratejik bir kazanım anlamına geliyor. Ancak, Irak merkezi hükümetinin de bu kapının alınmasına göz yumduğunu da söylemek gerek. Suriye’deki petrol bölgelerinin bir kısmı da artık PYD-YPG’nin kontrolü altında.

Başbakan Erdoğan’la Barzani’nin Diyarbakır buluşmasındaki ayaklardan biri de tabii ki Rojava politikası ve birlikte iki tarafın ne yapabileceği. Rojava’da Barzani ve Türkiye, PYD’nin yükselişini önlemek için Barzani’ye yakın partilerin etkin olması için çaba gösterdi. Bu iş asıl olarak da Barzani’ye bırakıldı. Ama bu partiler alanda ve kitle içinde etkili olamadı. YPG El kaide bağlantılı örgütlerle savaşan ve Nursa cephesi ve Irak Şam İslam devleti isimli örgütleri Rojava’dan dışarı çıkarırken karşılığında geçen hafta Kobani’de bu örgütlerin bildik bir saldırısına maruz kaldı. Bir bombalı saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırının arkasında El kaide bağlantılı örgütler olduğu biliniyor. Türkiye El Kaide türevlerine artık mesafe koymuş olsa da bölgede algı böyle değil. Ama Türkiye özellikle ABD ve Batı’da başlayan tepkiler neticesinde bu örgütlerle ilgili tedbirlerini arttırdı, geçişleri kontrol altına aldı. En azından Rojava’da çatışıp Türkiye’de tedaviye gelen savaşçılara dair haberler artık çıkmıyor. Seyrek de olsa  Suriye’ye giden silahların yakalandığı haberleri geliyor.

Bu arada, Barzan İso ve Namık Durukan gibi gazetecilerin haberleri Rojava’da özerk yönetime bir adım daha yaklaşıldığını gösteriyor. PYD’in içinde yer aldığı Kürt, Arap, Çeçen ve Hıristiyan temsilcilerin yaptığı toplantı sonunda Rojava Genel Yönetimi Kurucu Meclisi oluşturuldu. Afrin, Kobani, Cezire bölgelerinde 3 ayrı özerk bölge kurularak her bölge kendi meclisini kurdu. Daha sonra bu bölgelerde oluşan meclisler ayrıca bir genel meclis de birleşecekler. Bu yapı içinde PYD’ye muhalif olan Kürtlere de yer verilmiş durumda. Kısacası, Rojava’daki son gelişmeler bölgedeki güçleri yeni hareket tarzlarına zorluyor.

HEWLER AMED’E DAVETLİ

Hafta sonu Diyarbakır’da bir araya gelen Başbakan Erdoğan-Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi başkanı Mesud Barzani buluşmasını da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Irak Kürt yönetimi Türkiye’nin bölgede görüşebildiği ve arasının görece iyi olduğu tek merkez. Diyarbakır’daki buluşma tabii ki sembolik mesajlar ve jest içeriyor. Irak Kürt liderini ‘bölgenin başkentinde’ ağırlamak bir yanıyla Kürtler ve Kürt sorununa verilen önemi gösteriyor. Keza bu buluşmanın Şivan Perwer-İbrahim Tatlıses düetine sahne olacak olması da işin cabası. Olumlu, güzel ve ‘beklenilen hareketler’ bunlar. Diyarbakır hem Mesud Barzani’yi hem de Şiwan Perwer’i bağrına basar, türküleri yüreğinden söyler. Bunda herhangi bir beis yok. Ama tüm bunlar Türkiye’deki çözümün ana damarlarındaki tıkanıklığı ne kadar açar orası belirsiz. Bu buluşma tabii ki kozmetik bir buluşma değil ancak Türkiye’de BDP-İmralı eksenli beklentileri ne kadar karşılar bilinmez.

Mesud Barzani ziyareti Türkiye’nin  Irak merkezi hükümetiyle 2 kayıp yılın ardından yeniden ilişki kurmaya çalıştığı döneme denk geliyor. Ankara Barzani’ye bir yandan bu ilişkinin nedenin anlatacak diğer yandan enerji konusu gündeme gelecek. Çünkü Irak Kürt bölgesinden Türkiye’ye yönelik olarak yapılan petrol ve doğal gaz hatları ilerlemiş durumda. Yakın zamanda doğrunda sevkiyatın başlayacağı petrol boru hattının durumu ele alınacak. Bu konuda Irak merkezi hükümeti karşısında nasıl pozisyon alınacağı da gündeme gelecek. Boru hatlarını merkezi hükümeti devreden çıkararak işletmeye başlamanın zorlukları Erbil yönetimine anlatılacak.

Önemli konulardan biri de tabii ki Rojava. Türkiye ve IKBY başından beri Rojava konusunda aynı cephede. Türkiye Rojava’da Barzani yanlısı Kürt muhalefetini destekledi, hatta Rojava işini bir anlamda Barzani üzerinden yürütmeye çalıştı. Ama olmadı. Türkiye ve Barzani’nin Rojava’daki gelişmeleri engelleme, sınırları kapama değil, bizzat Rojava’yla birlikte yeni bir oluşuma gitme üzerinden planlaması gerekiyor. Iraklı Kürtlerin Rojava konusunda ileride pişman olacakları adımları atmaması gerekiyor. Türkiye, yılan hikayesine dönen Kürt konferansının Barzani öncülüğünde ve kontrolünde yapılmasına yeşil ışık yakmıştı. Barzani de konferansın kendi denetiminde olmasını istiyordu. Konferansın ertelenmesinin en önemli nedenlerinden biri özellikle Rojava’da PYD’nin elinin güçlenmesi. Türkiye eğer PKK konferansa hakim olacaksa toplantının düzenlenmemesinden yana. Ama realite PYD’nin giderek güçlendiği ve Türkiye-Barzani ittifakının tersine kontrolü ele aldığını, PKK’nın ise  silahların konuşmadığı bir dönemde siyaseten kendini göstermek istediğini gösteriyor.  

Yani, Rojava özerk bir yapıya gidiyor. Türkiye de insanların ölmediği ama somut adımların tam atılmadığı barış sürecinde, Irak Kürt Bölgesi lideriyle Türkiyeli Kürtlerin bir anlamda başkent bellediği Diyarbakır’da buluşarak olumlu bir adım atıyor. Ancak, Iraklı Kürtlerle iyi geçinirken içeride kendi Kürtleriyle ilgili süreçte hala mesafeli olduğu görülüyor.

Ortadoğu’daki yeni dönemde Kürtleri hesaba katmadan ilerlemek pek mümkün değil. Ama bu adımları atarken eski dönem politikaları değil ileriyi gören çözüme yönelik adımlar gerekiyor. Rojava’da bunların başında geliyor. Yani Türkiye yoluna içeride ve dışarıda Kürtlerle ‘barışarak’ devam etmesi gerekiyor,. Rojava’ya, Hewler’e, Amed’e ayrı politikalar uygulayarak değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder