31 Mart 2013 Pazar



SURİYE KŪSTŪRDŪ SURİYE BARIŞTIRDI

RADİKAL İKİ / 31.3.2013

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Obama aracılığıyla Başbakan Erdoğan’ı arayarak Türkiye’den özür dilemesinin, 21 Mart’taki Öcalan’ın tarihi mektubunun arkasından gelmesi, iki olayın birbiriyle bağlantılı olarak ele alınmasına neden oldu. Bunu bir tesadüf olarak kabul etmek gerekir. Ancak iki olay bölgedeki gelişmeler çerçevesinde ele alınınca doğal olarak özrün ötesinde anlam taşıyor.
İsrail’in Türkiye’den ya da Netanyahu’nun Erdoğan’dan özür dilemesinin kimin hanesi yazılacağı ise neredene bakıldığına bağlı.Özür Amerikalıların tarafından Obama’nın hanesine yazılırken,Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın başarısı İsrail’deyse Netanyahu’nunakıllı bir manevrası olarak değerlendiriliyor. Her ne olursa olsun bu özür Türkiye ve Mavi Marmara’da hayatını kaybedenler için önemli.İkincisi, özür, İsrail’in uluslar arası alanda kural tanımazlığını, saldırganlığını kabul etmesidir. Üçüncüsü ise özür Türkiye’deki İsrail ve ABD kompleksinin giderilmesi açısından anlamlı. Sonuçta insani ve siyasi açıdan Türkiye istediği noktaya ulaştı. Ancak, herkes kendini kazançlı görüyor.

OBAMA, ERDOĞAN, NETANYAHU
Obama’nın eski Netanyahu hükümetiyle arası iyi değildi; Obama eski hükümeti deyim yerindeyse ‘umursamadı’, İran konusunda taktiksel görüş farklılıkları vardı. Bu açıdan Tel Aviv-Washington ilişkileri soğuk yaşandı. Bölgedeki yeni sorunların ışığında Türkiye ile İsrail arasındaki soğukluk ABD açısından handikap olarak görüldü. Obama, İsrail’in yalnızlığını Türkiye’yle gidermek isterken, Türkiye’yi de ileriye yönelik olarak bağladı. Malatya Kürecik ile sınıra yerleştirilen Patriotlar’ı da bu bağlamda değerlendirmek mümkün.
Başbakan Netanyahu’ya gelince. Netanyahu’nun“Türkiye’ye yönelik özrün arkasında Suriye meselesi yatıyor” sözleri kendi kamuoyundan gelecek tepkileri engellemeye yönelik gibi görünse de gerçeklik payı büyük. Özellikle, Esad rejimi sonrası ortaya çıkacak manzaranın tahmin edilmemesi, özellikle radikal grupların Suriye’deki varlığı,Suriye savaşının Lübnan’a yansımasıyla Hizbullah’ın alacağı pozisyon İsrail yönetimi için birer soru işareti. İsrail Esad gibi ‘bildik’ bir düşmandan bilmediği ‘düşmanlara’ karşı tedbir alıyor. Türkiye bu iş için uygun bir partner. Yeni gelişme farklı açılardan Esad rejiminemuhalif iki ülkeyi “bir araya” getiriyor. Çünkü İsrail’in Suriye’den sonraki hesabı İran üzerine olduğu biliniyor. ABD Başkanı Obama ise İran konusunda daha temkinli hatta İsrail’i frenler vaziyette. Amerika’nın İran gibi bir sorunla, çatışma düzeyinde uğraşma niyeti ve gücü yok. Bu nedenle İsrail’in bölgedeki yalnızını gidermenin tek yolu Türkiye’yle yakınlaşmak. Yani Obama yönetimi iki ülkeyi yaklaştırırken, Türkiye’yi hem İran hem de İsrail’e karşı denge unsuru olarak kullanmak isteyecekİsrail ise Suriye’yi Türkiye ile birliktesandviç taktiğiyle’ sıkıştıracağını düşünüyor. Radikal gruplardansaTürkiye denetiminde Müslüman Kardeşler yönetimine razı olduğu söylenebilir.  Ancak Türkiye’nin İsraile yakın görünerek bölgedeyapacağı politikanın sıkıntı yaratacağı muhakkak. Ayrıca İsrail’de Türkiye’deki sevinç kastedilerek mealen şunlar söyleniyor: “Hizbullah ve Hamas da bize karşı zafer kazandığını iddia etmişti. Ama öyle olmadı.”    

Türkiye ve İsrail’in kopuşunda Suriye kilit rol oynamıştı, şimdi yeni başlangıcın anahtarı yine Suriye oldu. Hatırlanacağı gibi İsrail ile Suriye, Türkiye’nin arabuluculuğunda barışmak için son aşamaya gelmişken İsrail’in Gazze’ye saldırısı sonucu ipler kopmuştu. Türkiye o dönem Suriye ile dosttu. Şimdi durum değişti. Bu kez iki ülke Suriye’deki rejim ‘karşıtlığında’ buluştu, hatta İsrail buna mecbur kaldı. İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi önemli olmakla birlikte tüm bunlardan bağımsız olarak düşünülemezAncak, bu durumun bir özgüven patlamasına dönüşmemesi gerekiyor. Türkiye açısından şu anki durumtoz pembe göstermek, Suriye-Irak-İran üçgenindeki sorunları görmezden gelmek, sıfır sorun politikasının hala başarılı olduğunu söylemek gerçekçi değil. Zaten, Kürt sorunun çözümü için atılan adımlarla, İsrail meselesinde gelinen nokta tüm bu sorunlardan bağımsız değil gibi.  
Öte yandan, Kürt meselesinin çözümü gibi insani bir sorunda olduğu gibi İsrail’le atılan adımda İsrail’in özrü Türkiye’yi şampiyon yaparanlayışı hala benzer durumlara nasıl yaklaşıldığını gösteriyor. Geçmişte Irak’ın işgalinden pay kapma yarışındakiler, Irak Kürtleriylesırf ekonomik nedenlerle barışmaya çalışanlar olduğu gibi şimdi dedaha ne olduğunu anlamadan İsrail’le yeni enerji koridordu kurarak, buradan nemalanma derdindeler. Oysa, Türkiye’den özür dilenmesi önemli olmakla birlikte İsrail’in Filistin konusunda neler yapacağı, Hamas konusunda hangi noktada duracağı belli değil. Hele her şeye ekonomi penceresinden bakanları önce Gazze’deki 1.5 milyon insanın yeniden nasıl ayağa kalkacağını hesaplaması gerekir. 500 bin İsraillituristti hemen yarın Türkiye’ye bekleyenlerin Filistin’deki sorunla ilgili olmadıkları ortada. İsrail-Türkiye yakınlaşması bölgeyi düzene sokmaktan çok İsrail’in yeniden masaya oturtarak işgali durdurması ve 1967 sınırlarında bir Filistin devletine geri dönmesi ama hepsinden önemlisi Filistinli grupların aralarındaki sorunları halletmesi üzerine yoğunlaşmalı.
Hamas’tan gelen demeçler Türkiye’nin bu zaferini kutlar yönünde olmakla birlikte çok memnun olmadıkları tahmin edilebilir. Çünkü bundan sonra Hamas’ın silahlı mücadelesini sona erdirmesi, İsrail’itanıması ve kendi varoluşunu yeniden düzenlemesini zorunlu kılabilir.Şartlar arasında bulunan Gazze ablukasının nasıl kalkacağı ise büyük soru işaretidir. Özür önemli ama sonrası meçhul gibi.

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder