ÖCALAN NE DEMEK
İSTİYOR?
1 MART 2003/ MİLLİYET
Abdullah Öcalan’ın
İmralı Adası’nda 3 BDP milletvekili ile yaptığı görüşmenin dökümünün Milliyet
gazetesinde yayınlanması önemli bir gazetecilik olayı. Ama onda da öte metinde
görüşme sürecindeki trafiği, bu trafikte yaşanan diyalogları görmek tüm
açıklığı ile görmek. Öncelikle söylenmesi gereken şey sürecin şimdiye kadar
şeffaf bir biçimde yürütülüyor olması. Kaflarda haklı/haksız birçok şüphenin
dolaştığı şu günlerde bu yöntemin kamuoyundaki birçok soruya da açıklık
getirmesi açısından önemli. Ancak, şeffaflık barış sürecinin selameti açısından
gerekli önemli olmakla birlikte sürecin en ince ayrıntısıyla bilmek gereksiz.
Dünya örnekleri de bize görüşmelerin böyle yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Çünkü
bu zorlu bir yolda en küçük detaylar gereksiz tartışmalara neden olup olumlu gelişmeleri
akamete uğratabilir.
İmralı’daki görüşmenin
tutanakları ise başlayan süreçte Abdullah Öcalan’ın kararlığını, örgüt
üzerindeki etkisini, tümüyle olmasa da değişen paradigmasını ve taleplerini
ortaya koyuyor. Şimdiye kadar net olan şu:
Abdullah Öcalan ‘barış’a adım atmak için karar vermiş durumda. Bu yolda
kendi örgütünü, kendine yakın Kürt kamuoyunu iknaya çalışıyor. Ancak, farklı
kesimlerden haklı tepkiler de alacaktır. Hükümetin çözüm yolunda ciddi bir adım attığı
gerçeğini göz ardı etmeden Öcalan’ın da PKK/BDP/Avrupa üzerinde sözü geçen tek
kişi olduğu ortada. “PKK’nın kendisini bir ağabey bir baba gibi gördüğü”
tanımlaması bunu gösteriyor. Ancak, Öcalan ‘tek adam’ olmanın rahatlığı/rahatsızlığı
içinde olduğu da fark ediliyor. Kendince riskleri sıralıyor çözümün başarılması
gerektiğini söylüyor. Bu konuda kurduğu cümlelerde hem örgüte hem de devlete
gönderme var. Kendi örgütü ve kitlesinden destek isterken zorluk çıkarılmasını
istemiyor sanki. BDP milletvekillerine “ben sorumluluk
üstlenmem. Süreç başarısız olursa Apo öldü diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve
PKK’nın beni kullanmasına izin vermem” diyerek net tavrını koyuyor. Ayrıca bu
süreçte BDP’nin daha aktif ve gayretli olmasını istiyor hem de PKK’da çatlak
seslerin çıkmaması, muhtemel ayrık otlarının temizlenmesi ya da provokasyonlara
izin verilmemesi mesajını veriyor.
Bu mesajı tersten
okursak, burada devlete bir tehdit/ikaz olduğunu görebiliriz. Çünkü Öcalan
devlet ya da PKK tarafından boşa çıkarılmak istemiyor. Bunun çok riskli
olduğunu da görüyor. Ama anlaşıldığı kadarıyla şu an için durum bu noktada
değil. Bugüne kadar en önemli sorun ‘güven’ meselesiydi. Tarafların birbirine
güvenmesi her türlü adımı kadük bırakıyordu. Bu güven tamamen kazanılmış değil
belki ama tutanaklardan şu ana kadar karşılıklı güvenin sağlanmış olduğu
görülüyor ki en ciddi aşamalardan birisi bu.
Öcalan Kandil’deki
kadrolarda, Avrupa’daki karamsarlığı sezmiş. Çünkü örgütün ezberi bozulmuş
durumda. Şimdi onların karamsarlığını gidermeye çalışıyor. Kandil ve Avrupa’ya
gönderilen heyetlerin misyonu da bu. “Ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi
gibi savaşacağız” sözleri de bu paradigma değişikliğinin kanıtı. Kolay değil
1984’ten beri değişikliklere gitse de ideolojik ve kadro omurgasını hala
koruyan bir örgüt PKK. Böyle bir örgütün zihni ve davranış kodlarını bir anda değiştirmesi kolay
değil. Öcalan da bunun biliyor. PKK’ya “yeni döneme hazırlanın” derken PKK’nın
yetersiz kaldığı yerlerde devreye gireceğini açıklıyor.
Çözüm sürecinin en
önemli aşaması, eylemsizlik, ölümlerin durması ve sınır ötesine çekilme. Bu
süreç sağlıklı işlerse İrlanda örneğinde olduğu gibi bir ‘normalleşme’ süreci
yaşanabilir. Normalleşme buradaki anahtar kavram. İnsanların daha sağlıklı
düşündüğü, siyasal ve demokratik alanın açılması gerektiği ve silah üzerinden
konuşulmayan bir dönem. Örneğin, Avrupa
Yerel Yönetim Şartı PKK için çıtanın çok düşürülmesi anlamına gelse bile Öcalan
uzlaşma zeminin ve anayasal bir düzenleme açısından bu adımı makul görüyor. Yani
Öcalan önceki tezlerine göre, daha gerçekçi ve makul talepler üzerinden
yürüyor.
“Çekilirsek gerilla
biter düşüncesine katılmıyorum Suriye, Kandil ve İran da binlerce var” cümlesiyle
de PKK kadrolarını bir anda boşlukta bırakmak istemez bir tavır içinde. Bu noktada eski alışkanlığı nüksederken, devlete
hala elimde kozlar var mesajını vermek ister gibi. Öcalan’ın görüşme
tutanakları barış konusunun genel hatlarıyla görüşüldüğünü zaman gidişata göre
detayların ele alacağını gösteriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder