DİYARBAKIR UMUTLU AMA TEMKİNLİ
AKŞAM/26.2.2013
Cumartesi günü BDP heyeti
Öcalan'la görüşmek için İmralı'ya giderken biz de Diyarbakır'ın yolunu tuttuk.
İmralı'dan gelecek haberler
beklenirken Fırat'ın doğusunda bu süreç neredeyse gündemin tek maddesiydi.
Ancak, kimsenin karşı çıkmadığı, desteklediği, 'bu kez barış olsun artık'
dediği bu süreçteki 'temkinli' yaklaşım dikkat çekiyor. Hemen herkes 'barışın' etrafında
kilitlenmiş, Öcalan'ın girişimi hemen herkes tarafından destekleniyor ancak
şüpheler hâlâ giderilmiş değil. Herkes geçmişteki olumsuzluklara atıfta
bulunuyor. Bu nedenle umutlu bir bekleyiş var ama heyecan yok.
Dağkapı Ciğercisi'ndeki o müthiş sofralarda oturanlardan, BDP yöneticilerine, Ulu Cami önündeki kürsülerde namaz saatini bekleyen cemaatten, Fiskaya'daki çayhanelerdeki insanlara kadar herkes bu 'sefer olsun' derken çekincelerini de söylemeden edemiyorlar. Sürecin daha öncekiler gibi olmayacağının somut adımlarını görmek istiyorlar. İlk adım olarak da ateşkes kararı ama daha da önemlisi bu süreçte dağlardan tek bir ölüm haberinin bile gelmemesini istiyorlar.
MEDYAYA GÖREV DÜŞÜYOR
Dağkapı Ciğercisi'ndeki o müthiş sofralarda oturanlardan, BDP yöneticilerine, Ulu Cami önündeki kürsülerde namaz saatini bekleyen cemaatten, Fiskaya'daki çayhanelerdeki insanlara kadar herkes bu 'sefer olsun' derken çekincelerini de söylemeden edemiyorlar. Sürecin daha öncekiler gibi olmayacağının somut adımlarını görmek istiyorlar. İlk adım olarak da ateşkes kararı ama daha da önemlisi bu süreçte dağlardan tek bir ölüm haberinin bile gelmemesini istiyorlar.
MEDYAYA GÖREV DÜŞÜYOR
Tabii bu süreçte Türkiye'deki başta medya olmak üzere herkese görev düşüyor. İlk gün Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Toplumsal Uzlaşı ve Medya Çalıştayı'nda Belediye Başkanı Osman Baydemir'in sözleri önemliydi: "Medyanın kullanması gereken barış dilidir. Gerçekleri farklı yansıtılması algı sorunu yaratıyor. Yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da sorumluyuz."
Evet, medyanın Kürt meselesi ve çözüm konusunda şapkayı önüne koyması gerekiyor. Belki konuşmacıların sözlerindeki gibi "vicdan kesilerek içten ve yürekten katkısı" gerekiyor medyanın.
FIRAT'IN DOĞUSU BATISI
İkinci gün ise Türkiye Barış Meclisi'nin toplantısında dünyadaki deneyimleri konuştuk. Girişim üyesi Şemsettin Koç'a göre barışın Fırat'ın doğusu ile batısında anlamı aynı değil. Barış, Fırat'ın batısında bölünme, parçalanma olarak ele alınırken Fırat'ın doğusunda demokrasi, hak ve özgürlük, hak hukuk adalet ve eşitlik olarak algılanıyor. Ancak, bu kez sanki Fırat'ın batısı doğusuna göre daha heyecanlı.
Bölgede umutlu ama ihtiyatlı bekleyiş sürüyor. Nedeni, sürecin muhtemel yol kazaları, engellemelere rağmen devam edip etmeyeceği kaygısı yani birbirine güven meselesi. Çünkü dünya örneklerine baktığımızda bunlar mevcut. Önemli olan sürecin kesilmesi halinde bile yeniden masaya dönebilme kararlılığı. Bu noktada en önemli görev hükümetlere düşüyor. Hükümetler bu konuda kararlı olmalı, çeşitli rüzgarlardan etkilenmemeli, popülist politikalar gütmeden, oy hesabı yapmadan soruna odaklanmalı.
ATEŞKES VE NORMALLEŞME
Sürecin devamı için öncelikle ateşin kesilmesi, savaşın durması gerekiyor. Burada anahtar kelimeler 'savaşmamak' ve 'normalleşme'. Normalleşme, konuşmayı, tartışmayı getirecektir. (Bu arada 'biz bu işi hallediyoruz siz fazla karışmayın' yaklaşımının bölgede rahatsızlık yarattığını da söyleyelim.) Silahların toprağa gömülmesi en son adımdır ama normalleşme siyasal alanın önünü açacaktır. Çünkü PKK'nın silah bırakması ile Kürt sorunun çözümü aynı şey değildir. Önemli olan Kürt sorununun çözülmesidir. Önce ölümler dursun ardından konuşulacak çok şey var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder