DAHA YENİ BAŞLIYOR!
RADİKAL İKİ/3.2.2013
Hüsnü Mübarek devrilirken ‘silah kardeşliği’
yapanlar şimdi ‘silahları’ birbirlerine doğrultmuş durumda. 2 yıl önce omuz
omuza slogan atan, zafer şarkıları söyleyen Tahrir devrimcilerinin yolları
çoktan ayrıldı. Artık farklı meydanlardalar; karşılaştıkları zaman çatışıyorlar.
Adalet Ve Özgürlük Partisi yani Müslüman Kardeşlerin ana gövdesinin temsil
edildiği parti taraftarları parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini
kazandıktan sonra meydanlardan çekilmişti zaten. Devrimin çalındığı iddiasıyla
sokaklara çıkanların karşısında artık eski dönemdeki gibi polis ve hatta asker
var. Protestocular açısından Mübarek’in polisinin yerini Mursi’nin polisi
almış. İlan edilen olağanüstü hal, 3 kentte sokağa çıkma yasağı, Genelkurmay
Başkanı Sisi’nin ‘ülke çökmenin eşiğinde’ açıklaması birçok kişiye ‘hoş geldin
eski sistem’ dedirtiyor.
İHVAN’IN AÇMAZI
2 yıl önce Mübarek’in devrilmesi bir devrim değildi elbette
ama sokaklarda daha sonrasını
hesaplamadan mücadele edenlerin ‘ruh hali” devrimciydi. İnsanlar talep
edebileceğini, haklarını arayabileceğini, sokaklarda dayanışabileceğini,
direnebileceğini hatırladı. Hatta bu ‘ruh hali’ sadece Mısır değil dünyaya
unutulan birçok şeyi hatırlattı. Özgürlük, onur, sosyal adalet, ekmek için
sokaklara çıktılar. Ancak, 2 yıl sonra bazıları için tüm bu taleplerden geriye ‘güç’
ve ‘gücü ele geçirme’ kaldı. Solcu, İslamcı, liberal, Hıristiyan olmak önemsiz
birer ayrıntıydı o zamanlar. 2 yıl sonra o kalabalıkların arasından en organize
hareket olan İhvan yani Müslüman Kardeşlerin öne çıkması da doğaldı. Müslüman Kardeşler
80 yıldır o anı bekliyordu. Ancak O beklenenin uzlaşarak azınlıkta olanların da
haklarını savunmak olmadığı görüldü. Seçimlerde çoğunluğu kazandılar.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermemek için söz verdiler. Bu söz tutmadılar.
Çünkü o an gelmişti. Ayaklanmaların başlangıcından 3 gün sonra Mübarek’in
hapishanesinden serbest bırakılan Mursi verilen sözün tersine cumhurbaşkanı
oldu. Tahrir’de ayaklananlar Müslüman Kardeşler sözünü tutmasa bile eski
rejimin adayı seçilmesin diye belki de son kez Mursi için oy kullandılar. Seçimde
Tahrir devrimcileri belki de son kez birlikte davrandılar. Şimdi soru şu:
Müslüman Kardeşler, organize ve yaygın bir örgüt olarak Mısır’da ortak
talepleri görmezden gelerek 80 yılın acısını çıkarmaya mı çalıyor? Oysa 80 yıl
boyunca yeraltına itilen bir örgüt olarak ordu ile ters düşmemeye çalışmıştı; tıpkı şimdiki gibi. Artık Mursi ile ordunun arasından
su sızmıyor. Müslüman Kardeşlerin ordu karşıtlığı aslında sahici bir durum
değildi, şimdi de öyle.
BUGÜNÜN SORUMLUSU KİM?
Mursi cumhurbaşkanı seçildi, kendi yetkilerini yargı
dışına taşıdı, güçlerini arttırdı, sorgulanmaz hale getirdi. Anayasa
komisyonunu İslami ağırlık partilerden oluşturdu, muhalefeti dikkate almadı. Referandum muhalefet tarafından boykot edildi.
Katılımın %33’lerde kaldığı referandumdan anayasaya % 64 kabul çıktı.
Bugünlerde Kahire, Süveyş, Port Said, İskenderiye
sokakları yine hareketli. 25 Ocak devrimini sürükleyen gençler, 6 Nisan Hareketi
yine ön planda. Kendi deyimleriyle ilk ayaklanmada polis tarafından öldürülen
800 kişinin hesabı hala sorulmuş değil. Üstelik o gösterilerde ölenler arasında
neredeyse tek bir Müslüman Kardeşler üyesi yok. İşte o gençler Mursi’nin ilan
ettiği sokağa çıkma yasağının başladığı saatlerde meydanlara çıkarak ‘işte
buradayız’ diyorlar. Kara Blok adlı maskeli anarşist grup devrim ya da intikam
sloganları ile yürüyor.
25 Ocak günü ayaklanmanın 2. yılında Mursi’ye karşı sokaklara
çıkanlar Mısır’daki dinamiği gösterseler bile yanılıyorlar. Çünkü İhvan
hareketi güçlü ve oy potansiyeli yüksek. Üstelik asker ve polis bu kez
Mursi’nin yanında. 2 yıl önce ayaklanmalara katılmaları için Müslüman Kardeşleri
3 gün beklemişlerdi. Ama Müslüman kardeşler artık onları beklemiyor. Çünkü şimdi
iktidardalar.
Port Said’de geçen yıl bir futbol maçında 74 kişinin
öldürülmesinden sorumlu tutulan 21 kişiye idam cezası verilmesi sokakları iyice
karıştırdı. Tahrir’de ön saflarda buna El Ehli taraftarları polisin göz
yummasıyla cezalandırılmış ve ortaya tam bir katliam çıkmıştı. Mahkemenin
kararı protestocuları ne de idam cezası alanların yakınlarını memnun etti.
Mısır’da olabilecek her şey artık Mursi’ye karşı bir protestoya dönme
kapasitesi taşıyor. Ancak, ne Mursi ne de muhalifler geri adım atıyor. Ve
gelinen noktada ne Mursi ne de muhalifler haklı. Mursi bir toplumsal uzlaşma
metni olan anayasayı ‘çoğunluk bende’ anlayışı ile kendine yontarken hata
yaptı. Ama seçilmiş olması ve anayasanın referandumdan geçmesi karşısında
yapacak bir şey yok. Muhalefet ‘ulusal kurtuluş hükümeti’ istiyor, Mursi ‘seçilmiş
hükümet var’ diyor. Mursi muhalefetin her çıkışın kendine yönelik bir komplo
olarak görüyor. Ancak ortada olan sandıktan çıkmanın otoriterleşmeyi halkı
çıkarmayacağı gibi, Mısır’ın da bu şekilde düzlüğe çıkamayacağı. Üstelik basında
cumhurbaşkanına hareket gerekçesiyle açılan onlarca dava otoriterleşmeyi
perçinliyor.
Öte yandan, muhalifler dağınık, ne istediklerini de
tam bilmiyorlar, örgütlü değiller, liderleri yok, her türlü uzlaşmaya uzaklar. ‘Devrim çalındı’ argümanı ilelebet sürdürülecek
bir argüman değil. Zamanla Mübarek’in kalıntılarının tuzağına düşme riski söz
konusu. Ama gençleri durdurmak çok kolay değil. Mısır’ın önünde uzlaşmaktan
başka bir seçenek yok. Ya Mursi orduyu da arkasına alarak Mübarekleşecek, baskı
yasaları ile tepkiyi daha da arttıracak ya da yeni Mısır için toplumsal uzlaşmayı
seçecek.
Tarihin belli dönemlerindeki ayaklanma durumları
olgunlaşmamış yapılar söz konusudur. Mısır’da bunlardan biri. Henüz 2 yaşında olan
Mısır ayaklanmasını önü açık ve çok şeye gebe. Ülkenin bu haliyle gitmeyeceği
ortada. O nedenle Mursi Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ‘bu iş tamam’ diye
düşünenler yanılıyorlar. Bu iş daha yeni başlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder