4 Şubat 2013 Pazartesi



DAHA YENİ BAŞLIYOR!

RADİKAL İKİ/3.2.2013


Hüsnü Mübarek devrilirken ‘silah kardeşliği’ yapanlar şimdi ‘silahları’ birbirlerine doğrultmuş durumda. 2 yıl önce omuz omuza slogan atan, zafer şarkıları söyleyen Tahrir devrimcilerinin yolları çoktan ayrıldı. Artık farklı meydanlardalar; karşılaştıkları zaman çatışıyorlar. Adalet Ve Özgürlük Partisi yani Müslüman Kardeşlerin ana gövdesinin temsil edildiği parti taraftarları parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra meydanlardan çekilmişti zaten. Devrimin çalındığı iddiasıyla sokaklara çıkanların karşısında artık eski dönemdeki gibi polis ve hatta asker var. Protestocular açısından Mübarek’in polisinin yerini Mursi’nin polisi almış. İlan edilen olağanüstü hal, 3 kentte sokağa çıkma yasağı, Genelkurmay Başkanı Sisi’nin ‘ülke çökmenin eşiğinde’ açıklaması birçok kişiye ‘hoş geldin eski sistem’ dedirtiyor.

İHVAN’IN AÇMAZI

2 yıl önce Mübarek’in devrilmesi bir devrim değildi elbette ama  sokaklarda daha sonrasını hesaplamadan mücadele edenlerin ‘ruh hali” devrimciydi. İnsanlar talep edebileceğini, haklarını arayabileceğini, sokaklarda dayanışabileceğini, direnebileceğini hatırladı. Hatta bu ‘ruh hali’ sadece Mısır değil dünyaya unutulan birçok şeyi hatırlattı. Özgürlük, onur, sosyal adalet, ekmek için sokaklara çıktılar. Ancak, 2 yıl sonra bazıları için tüm bu taleplerden geriye ‘güç’ ve ‘gücü ele geçirme’ kaldı. Solcu, İslamcı, liberal, Hıristiyan olmak önemsiz birer ayrıntıydı o zamanlar. 2 yıl sonra o kalabalıkların arasından en organize hareket olan İhvan yani Müslüman Kardeşlerin öne çıkması da doğaldı. Müslüman Kardeşler 80 yıldır o anı bekliyordu. Ancak O beklenenin uzlaşarak azınlıkta olanların da haklarını savunmak olmadığı görüldü. Seçimlerde çoğunluğu kazandılar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermemek için söz verdiler. Bu söz tutmadılar. Çünkü o an gelmişti. Ayaklanmaların başlangıcından 3 gün sonra Mübarek’in hapishanesinden serbest bırakılan Mursi verilen sözün tersine cumhurbaşkanı oldu. Tahrir’de ayaklananlar Müslüman Kardeşler sözünü tutmasa bile eski rejimin adayı seçilmesin diye belki de son kez Mursi için oy kullandılar. Seçimde Tahrir devrimcileri belki de son kez birlikte davrandılar. Şimdi soru şu: Müslüman Kardeşler, organize ve yaygın bir örgüt olarak Mısır’da ortak talepleri görmezden gelerek 80 yılın acısını çıkarmaya mı çalıyor? Oysa 80 yıl boyunca yeraltına itilen bir örgüt olarak ordu ile ters düşmemeye çalışmıştı;  tıpkı şimdiki gibi. Artık Mursi ile ordunun arasından su sızmıyor. Müslüman Kardeşlerin ordu karşıtlığı aslında sahici bir durum değildi, şimdi de öyle.

BUGÜNÜN SORUMLUSU KİM?

Mursi cumhurbaşkanı seçildi, kendi yetkilerini yargı dışına taşıdı, güçlerini arttırdı, sorgulanmaz hale getirdi. Anayasa komisyonunu İslami ağırlık partilerden oluşturdu, muhalefeti dikkate almadı.  Referandum muhalefet tarafından boykot edildi. Katılımın %33’lerde kaldığı referandumdan anayasaya % 64 kabul çıktı.
Bugünlerde Kahire, Süveyş, Port Said, İskenderiye sokakları yine hareketli. 25 Ocak devrimini sürükleyen gençler, 6 Nisan Hareketi yine ön planda. Kendi deyimleriyle ilk ayaklanmada polis tarafından öldürülen 800 kişinin hesabı hala sorulmuş değil. Üstelik o gösterilerde ölenler arasında neredeyse tek bir Müslüman Kardeşler üyesi yok. İşte o gençler Mursi’nin ilan ettiği sokağa çıkma yasağının başladığı saatlerde meydanlara çıkarak ‘işte buradayız’ diyorlar. Kara Blok adlı maskeli anarşist grup devrim ya da intikam sloganları ile yürüyor.

25 Ocak günü ayaklanmanın 2. yılında Mursi’ye karşı sokaklara çıkanlar Mısır’daki dinamiği gösterseler bile yanılıyorlar. Çünkü İhvan hareketi güçlü ve oy potansiyeli yüksek. Üstelik asker ve polis bu kez Mursi’nin yanında. 2 yıl önce ayaklanmalara katılmaları için Müslüman Kardeşleri 3 gün beklemişlerdi. Ama Müslüman kardeşler artık onları beklemiyor. Çünkü şimdi iktidardalar.
Port Said’de geçen yıl bir futbol maçında 74 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan 21 kişiye idam cezası verilmesi sokakları iyice karıştırdı. Tahrir’de ön saflarda buna El Ehli taraftarları polisin göz yummasıyla cezalandırılmış ve ortaya tam bir katliam çıkmıştı. Mahkemenin kararı protestocuları ne de idam cezası alanların yakınlarını memnun etti. 

Mısır’da olabilecek her şey artık Mursi’ye karşı bir protestoya dönme kapasitesi taşıyor. Ancak, ne Mursi ne de muhalifler geri adım atıyor. Ve gelinen noktada ne Mursi ne de muhalifler haklı. Mursi bir toplumsal uzlaşma metni olan anayasayı ‘çoğunluk bende’ anlayışı ile kendine yontarken hata yaptı. Ama seçilmiş olması ve anayasanın referandumdan geçmesi karşısında yapacak bir şey yok. Muhalefet ‘ulusal kurtuluş hükümeti’ istiyor, Mursi ‘seçilmiş hükümet var’ diyor. Mursi muhalefetin her çıkışın kendine yönelik bir komplo olarak görüyor. Ancak ortada olan sandıktan çıkmanın otoriterleşmeyi halkı çıkarmayacağı gibi, Mısır’ın da bu şekilde düzlüğe çıkamayacağı. Üstelik basında cumhurbaşkanına hareket gerekçesiyle açılan onlarca dava otoriterleşmeyi perçinliyor.

Öte yandan, muhalifler dağınık, ne istediklerini de tam bilmiyorlar, örgütlü değiller, liderleri yok, her türlü uzlaşmaya uzaklar.  ‘Devrim çalındı’ argümanı ilelebet sürdürülecek bir argüman değil. Zamanla Mübarek’in kalıntılarının tuzağına düşme riski söz konusu. Ama gençleri durdurmak çok kolay değil. Mısır’ın önünde uzlaşmaktan başka bir seçenek yok. Ya Mursi orduyu da arkasına alarak Mübarekleşecek, baskı yasaları ile tepkiyi daha da arttıracak  ya da yeni Mısır için toplumsal uzlaşmayı seçecek.   

Tarihin belli dönemlerindeki ayaklanma durumları olgunlaşmamış yapılar söz konusudur. Mısır’da bunlardan biri. Henüz 2 yaşında olan Mısır ayaklanmasını önü açık ve çok şeye gebe. Ülkenin bu haliyle gitmeyeceği ortada. O nedenle Mursi Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ‘bu iş tamam’ diye düşünenler yanılıyorlar. Bu iş daha yeni başlıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder