MEDYA SİYASİLERİN ÖNÜNDE OLMALI!
AKŞAM/12.2.2103
Herhangi bir dönemde nefret söylemine yakın bir yaklaşım sergileyen medya hükümetlerin tavır değiştirmesiyle birlikte dilini yumuşatmıştır. Uzun yıllar boyunca medyada Yunanistan'a karşı kullanılan üslup bugün nefret suçları kapsamına girebilir. Ama o dönemin hükümeti Yunanistan'la buzları erittiği için bugün haber ve manşetlerde Yunanistan düşmanlığı pek görülmez. Aynı durum Iraklı Kürtler için de geçerlidir. Iraklı Kürt liderleri aşağılayan, sürekli savaş çığırtkanlığı yapan bir medyada bugün dostluk, komşuluk ve akrabalık temelinde bir dil tercih ediliyor. Bunlar çok olumlu gelişmeler. Medyanın kamuoyunu belirleme ve kanaat oluşturma işlevi göz önüne alınırsa barış ve yumuşamaya katkısının ne kadar önemli olduğunu söylemek gereksiz.
KÜRT SORUNU VE BARIŞ DİLİ
Aslında tersi olmalı yani medyanın siyasilerin bir adım önünde olması gerekir. Barışçıl, objektif bir dil önce medyada başlamalıdır. Çünkü bugün barış dilini kullanan medyanın siyasiler ya da hükümetler pozisyon değiştirdiğinde eski söylemine dönmesi maalesef her zaman mümkündür. En azından Türkiye'de böyle olmuştur. Son dönemindeki AB tartışmalarını düşünelim. Sürecin nasıl işlediğini, AB heyecanının hükümetler tarafından nasıl yükseltilip, düşürüldüğünü, meydanını da bunu takip ettiğine şahit olduk.
PKK ve Kürt meselesinde medyanın savaş dili kullanarak Kürt ve Türk halkları arasındaki köprüleri atabileceğini, insanların onuruyla oynamadan barışa hizmet edecek bir haber dili tutturmasının zorunlu olduğunu söyledik. Ne olursa olsun gelinen nokta olumludur. Barış dilini şu anda içinden geçmekte olduğumuz 'müzakere sürecine' halel gelmemesi, sadece siyasiler istediği için değil, Türkiye'nin geleceği için savunmak gerekir. Medyanın savaş dilini kullanması kimin yararınadır ki?
KULVAR DEĞİŞTİRMEMEK
2003'te ABD'nin Irak'ı işgali sırasında 1 Mart tezkeresi ile Türk askerinin Irak'a girmesi engellendi. İyi de oldu. O zamanlar şunu tartışıyorduk. 'Biz Amerikan askerlerine işgalci derken Türk ordusu Irak'a girerse ne diyeceğiz?' Gazeteci, devlet ya da hükümetin dili ve politikasını takip etmeli midir? Daha evrensel bir tanımla 'gazetecinin memleketi var mıdır?' Örnekleri çoğaltabiliriz. Suriye'deki savaşa yaklaşım hakikatlerden çok ideolojik, mezhebi, etnik ve dini yakınlık üzerinden yürüyor. 3 yıl önce Esad'la aramız iyiydi, şimdi kötü. Bunun medyadaki yansımalarını da görmek güç değil. Gazeteci, Esad'ı yıkmak için yola çıkamayacağı gibi, Esad'ın zulmüne de gözünü kapatamaz. Aynı şekilde Suriye'de muhaliflere yakınlığın, Suriyeli Kürtlere uzaklığın kıstası nedir?
Arap ayaklanmalarına da benzer bir yaklaşım var. Mısır ve Tunus'ta diktatörlükler devrilmiştir. Ortadoğu'da artık en güçlü siyasi hareket Müslüman Kardeşler'dir. Bunu kimse yadsıyamaz. Ancak her siyasi hareket gibi Müslüman Kardeşler de yanlış yapar, yapmışlardır. Bunu görmezden gelmek, itiraz edenleri eski sistemin kalıntıları olarak nitelemek aslında farklı bir mantığın ürünü değildir. Oysa 2 yıl önce herkes ayaklanmalara birlikte alkış tutup olumlu bir dil kullanırken, şimdi kendine yakın iktidarların yaptığı olumsuzlukları görmemeyi tercih etmektedir.
Sonuçta medyanın tüm olaylara yaklaşımı ama özelde Türkiye'nin önündeki Kürt ve PKK meselesinin çözümünde barışın, diyaloğun dilini ısrarla sürdürmek ama bunu yaparken de hükümetlerin tavırlarına bağlı kalmaması gerekir. Çünkü devletler, hükümetler ve siyasiler her zaman kulvar değiştirebilir.
Arap ayaklanmalarına da benzer bir yaklaşım var. Mısır ve Tunus'ta diktatörlükler devrilmiştir. Ortadoğu'da artık en güçlü siyasi hareket Müslüman Kardeşler'dir. Bunu kimse yadsıyamaz. Ancak her siyasi hareket gibi Müslüman Kardeşler de yanlış yapar, yapmışlardır. Bunu görmezden gelmek, itiraz edenleri eski sistemin kalıntıları olarak nitelemek aslında farklı bir mantığın ürünü değildir. Oysa 2 yıl önce herkes ayaklanmalara birlikte alkış tutup olumlu bir dil kullanırken, şimdi kendine yakın iktidarların yaptığı olumsuzlukları görmemeyi tercih etmektedir.
Sonuçta medyanın tüm olaylara yaklaşımı ama özelde Türkiye'nin önündeki Kürt ve PKK meselesinin çözümünde barışın, diyaloğun dilini ısrarla sürdürmek ama bunu yaparken de hükümetlerin tavırlarına bağlı kalmaması gerekir. Çünkü devletler, hükümetler ve siyasiler her zaman kulvar değiştirebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder