20 Mayıs 2013 Pazartesi




ORTADOĞU’DA KÜRTLERİN YÜKSELİŞİ

Radikal İKİ 19.05.2013


20. yüzyılın başında Ortadoğu’da sınırlar çizilirken Kürtler dörde bölünmüş, bu sınırlar içinde kalan Kürtler Türkiye, Irak, Suriye ve İran sınırları içinde kalmıştı. Bu sınırlar içinde Kürtler uzun yıllar boyunca görmezden gelinmişti. 21. yüzyılın başındaysa sınırlarla birbirinden ayrılan Kürtler Ortadoğu’da yeniden bir özne olarak ortaya çıktı. Hatta Kürtlerin hareketliği Ortadoğu’nun geleceğinde olduğu kadar bölgenin yeniden yapılanmasında önemli rol oynama kapasitesine sahip. Dünyanın belli zamanlarında tarih ve üzerinde yaşanan coğrafya yeni oluşumları zorlar. Yaşadığımız tarih de Kürtleri Ortadoğu’da yeniden önemli bir aktör olarak sahneye sunuyor. Tabii ki tarihin belirleyiciliği dışında Kürtlerin farklı coğrafyalarda verdikleri mücadeleyi de unutmamak gerekir.
Arap ayaklanmaları Mısır, Libya, Tunus, Suriye gibi ülkeleri doğrudan etkilerken bazı ülkelerdeki halkları dolaylı olarak harekete geçirdi. Ayaklanmalardan -olumlu/olumsuz anlamda- bölgedeki ülkelerin muaf olmayacağını ortadaydı; öyle de oldu. Suriye’deki kanlı/kirli iç savaş eski alışkanlıklar gereği görülmeyen Kürtlerin önünü açtı. Irak’ta Kürtler açısından kurumsal ve anayasal açıdan oturmuş bir yapı söz konusu. Iraklı Kürtler bağımsızlığı gündemlerinden çıkardıkları bir ortamdan sanki bağımsızlığa zorlandıkları bir noktaya geldiler. Türkiye’de çözüm süreci olarak adlandırılan yeni bir dönem yaşanıyor. Türkiye’deki bu süreci Irak ve Suriye’deki gelişmelerin tetiklediğini söylemek yanlış olmaz. Yani Türkiye de iç ve dış dinamikler açısından tarihin dayatmasına karşı koyamadı.
4 PARÇA
Yapılan Araştırmalar dünyada yaklaşık 25 milyon Kürt olduğunu söylüyor. 15 milyonu Türkiye, 5 milyon Irak’ta, 1.5-2 milyon Suriye’de, 1,5 milyon İran’da ve geri kalanları ise diasporada, dünyanın farklı bölgelerinde.
Türkiye’deki durum önemli. Türkiyeli Kürtler, demografik açıdan olduğu kadar, siyasi gelenek, demokratik tecrübe anlamında diğer bölgelerden farklı. Bu hem avantaj hem de bir dezavantaj. PKK’nın yola çıkarken hedef olarak önüne koyduğu Bağımsız Kürdistan fikri eskimiş, yerini demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet ve Demokratik Konfederalizm almış durumda. Hem Türkiye hem de bölgedeki Kürtleri içine alacak bir projeden söz ediliyor. Bir Türkiye ve Ortadoğu projesi aslında. Ancak, Irak’ta hali hazırda hayata geçmiş bir Kürt federal bölgesi var; kurumları, yasaları ve tecrübesi ile bu projeye çok sıcak bakan bir yapı değil. Önümüzdeki dönemde Türkiye’deki çözüme bağlı olarak Kürtler tüm bu yapılar hem kendi içlerinde tartışacak hem de uluslar arası açıdan dikkatle izlenecek.


ROJAVA’NIN ROLÜ

Rojava’da yani Suriye Kürdistanı ya da Batı Kürdistan savaşla birlikte daha özerk davranmaya başladı. Savaş henüz bitmiş değil. Suriyeli Kürtler hala Suriye Ulusal koalisyonun katılmıyor. Bunun gerekçesi  diğer grupların Kürtlerin anayasal ve Esad sonrasındaki taleplerine karşılık vermemiş olmaları. Hala ne Esad ne de Suriye muhalefetine güveniyorlar. Türkiye’de Öcalan’la başlatılan süreç sonrasında ise Rojava Kürtleri belli bölgelerde Suriye muhalefeti ile hareket etmeye başladı. Bu birliktelik kırılgan olsa da Öcalan’ın Suriyeli Kürtler ama özellikle PYD üzerinde etkili olduğu biliniyor. Suriye’deki Kürt partilerini bir kısmı Barzani çizgisinde olsa bile açısından PYD’nin etkisi daha güçlü. PYD özellikle iç savaşa rağmen örgütlenmesini devam ettirtiyor, yerel inisiyatifler harekete geçiyor; kendi deyimleriyle demokratik özerkliği hayata geçirmeye çalışıyor. Bu nedenle muhtemel yeni bir dönemde Suriyeli Kürtleri eski statülerine döndürmek pek mümkün değil. Suriyeli Kürtler Araplarla birlikte ama anayasal hakları tanınmış bir biçimde Irak benzeri özerk ya da federal bir yönetim dışında herhangi bir yapılanmayı kabul etmeyecekler gibi. Türkiye’deki resmi yetkililerin ‘Kürtlerin herhangi bir biçimde federal örgütlenmelerine izin verilmeyeceği yönündeki” açıklamaları ise sadece retorik ve pek kıymeti yok. Suriye Kürtleri açısından tek handikap yer altı zenginliği açısından zengin olmayışları, ama siyaseten güçlü bir yapıya sahipler. Birçoğu yıllar önce Türkiye’den gitmiş olan Rojava Kürtleri sınırın bu yakasında akrabaları bulunmakta. Yani Türkiye ve Suriye Kürtleri birbirlerine çok yakınlar.
BAĞIMSIZLIĞA “ZORLANIYOR”
Irak Kürtler ise anayasaya uymaması, birçok açıdan Kürtleri dışlaması, ekonomik anlamda taahhütlere uymaması nedeniyle  merkezi hükümetle arasındaki ipler kopmuş durumda. Bu durum Iraklı Kürtleri merkezden uzaklaştırmaya ve daha bağımsız hareket etmeye yöneltiyor. Petrol ellerindeki önemli bir koz, dünyanın büyük enerji şirketleri ile hali hazırda anlaşmalar imzalamış durumda. Türkiye’ye petrol pompalamak için planlanan boru hattı hızla ilerliyor. Türkiye-Irak Kürt yönetimi ilişkileri en üst düzeyde, Amerika bile Türkiye’nin Kürtleri yanına çekmesinden rahtsız. 10 yıl önce Irak’ı böleceği iddia edilen ABD şimdi Türkiye’yi Irak’ın bütünlüğüne dikkat etmesi konusunda uyarıyor. Türkiye’nin bu yakınlaşmasının arkasında 12 milyar dolarlık ticaret hacmi var. Türkiye’nin kafasındaki formül emperyal niyet taşısa da Iraklı Kürtler bu durumdan şimdilik rahatsız değil.  Ayrıca Irak Kürt bölgesinin petrol potansiyeli dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye’nin de iştahını kabartmakta. Sonuç olarak güneyden sıkıştıran Kürtler petrolü Türkiye üzerinden dünyaya açmak istiyor. Yani Iraklı Kürtler de ekonomik ve kurumsal olarak güçlü.   
Ama Türkiye’de başlayan yeni çözüm sürecinde, Iraklı Kürtlerin  bağımsızlık fikrine giderek daha sıcak bakmalarının etkisi var tabii ki.

ORTAK BİR GELECEK İÇİN
Bölgedeki Kürtler hiç olmadığı kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtarın kendi ellerinde olduğunu düşünüyorlar. Kürtler 21. yüzyılda bölgede giderek birbirlerine yaklaşıyorlar. Geçmişin acı tecrübeleri nedeniyle Arap yönetimlere güvenmiyorlar. Bu güvensizlik Irak ve Suriye Kürtlerini daha bağımsız, Türkiye’deki yeni dönem de Kürtlerin farklı bir konumda ele alınmasını gerekli kılıyor. Ancak, şimdilik İran’ı bir kenarda bırakacak olursak üç parçadaki gelişmeleri ‘Büyük Kürdistan’a bağlayacak değiliz. 21. yüzyılda Kürtlerin yükselişi, demokratikleşmeye paralel olarak yaşadıkları topraklardaki haklarla birlikte ortak vatandaşlık ve ortak bir gelecek üzerinden yürümesi halinde bir anlam kazanacak.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder