ORTADOĞU’DA
KÜRTLERİN YÜKSELİŞİ
Radikal
İKİ 19.05.2013
20. yüzyılın başında
Ortadoğu’da sınırlar çizilirken Kürtler dörde bölünmüş, bu sınırlar içinde kalan
Kürtler Türkiye, Irak, Suriye ve İran sınırları içinde kalmıştı. Bu sınırlar
içinde Kürtler uzun yıllar boyunca görmezden gelinmişti. 21. yüzyılın
başındaysa sınırlarla birbirinden ayrılan Kürtler Ortadoğu’da yeniden bir özne
olarak ortaya çıktı. Hatta Kürtlerin hareketliği Ortadoğu’nun geleceğinde
olduğu kadar bölgenin yeniden yapılanmasında önemli rol oynama kapasitesine
sahip. Dünyanın belli zamanlarında tarih ve üzerinde yaşanan coğrafya yeni
oluşumları zorlar. Yaşadığımız tarih de Kürtleri Ortadoğu’da yeniden önemli bir
aktör olarak sahneye sunuyor. Tabii ki tarihin belirleyiciliği dışında
Kürtlerin farklı coğrafyalarda verdikleri mücadeleyi de unutmamak gerekir.
Arap ayaklanmaları
Mısır, Libya, Tunus, Suriye gibi ülkeleri doğrudan etkilerken bazı ülkelerdeki
halkları dolaylı olarak harekete geçirdi. Ayaklanmalardan -olumlu/olumsuz
anlamda- bölgedeki ülkelerin muaf olmayacağını ortadaydı; öyle de oldu. Suriye’deki
kanlı/kirli iç savaş eski alışkanlıklar gereği görülmeyen Kürtlerin önünü açtı.
Irak’ta Kürtler açısından kurumsal ve anayasal açıdan oturmuş bir yapı söz
konusu. Iraklı Kürtler bağımsızlığı gündemlerinden çıkardıkları bir ortamdan
sanki bağımsızlığa zorlandıkları bir noktaya geldiler. Türkiye’de çözüm süreci
olarak adlandırılan yeni bir dönem yaşanıyor. Türkiye’deki bu süreci Irak ve
Suriye’deki gelişmelerin tetiklediğini söylemek yanlış olmaz. Yani Türkiye de
iç ve dış dinamikler açısından tarihin dayatmasına karşı koyamadı.
4 PARÇA
Yapılan Araştırmalar
dünyada yaklaşık 25 milyon Kürt olduğunu söylüyor. 15 milyonu Türkiye, 5 milyon
Irak’ta, 1.5-2 milyon Suriye’de, 1,5 milyon İran’da ve geri kalanları ise
diasporada, dünyanın farklı bölgelerinde.
Türkiye’deki durum
önemli. Türkiyeli Kürtler, demografik açıdan olduğu kadar, siyasi gelenek,
demokratik tecrübe anlamında diğer bölgelerden farklı. Bu hem avantaj hem de
bir dezavantaj. PKK’nın yola çıkarken hedef olarak önüne koyduğu Bağımsız Kürdistan
fikri eskimiş, yerini demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet ve Demokratik
Konfederalizm almış durumda. Hem Türkiye hem de bölgedeki Kürtleri içine alacak
bir projeden söz ediliyor. Bir Türkiye ve Ortadoğu projesi aslında. Ancak,
Irak’ta hali hazırda hayata geçmiş bir Kürt federal bölgesi var; kurumları,
yasaları ve tecrübesi ile bu projeye çok sıcak bakan bir yapı değil. Önümüzdeki
dönemde Türkiye’deki çözüme bağlı olarak Kürtler tüm bu yapılar hem kendi
içlerinde tartışacak hem de uluslar arası açıdan dikkatle izlenecek.
ROJAVA’NIN
ROLÜ
Rojava’da yani Suriye Kürdistanı
ya da Batı Kürdistan savaşla birlikte daha özerk davranmaya başladı. Savaş
henüz bitmiş değil. Suriyeli Kürtler hala Suriye Ulusal koalisyonun katılmıyor.
Bunun gerekçesi diğer grupların
Kürtlerin anayasal ve Esad sonrasındaki taleplerine karşılık vermemiş olmaları.
Hala ne Esad ne de Suriye muhalefetine güveniyorlar. Türkiye’de Öcalan’la başlatılan
süreç sonrasında ise Rojava Kürtleri belli bölgelerde Suriye muhalefeti ile
hareket etmeye başladı. Bu birliktelik kırılgan olsa da Öcalan’ın Suriyeli
Kürtler ama özellikle PYD üzerinde etkili olduğu biliniyor. Suriye’deki Kürt partilerini
bir kısmı Barzani çizgisinde olsa bile açısından PYD’nin etkisi daha güçlü. PYD
özellikle iç savaşa rağmen örgütlenmesini devam ettirtiyor, yerel inisiyatifler
harekete geçiyor; kendi deyimleriyle demokratik özerkliği hayata geçirmeye
çalışıyor. Bu nedenle muhtemel yeni bir dönemde Suriyeli Kürtleri eski
statülerine döndürmek pek mümkün değil. Suriyeli Kürtler Araplarla birlikte ama
anayasal hakları tanınmış bir biçimde Irak benzeri özerk ya da federal bir
yönetim dışında herhangi bir yapılanmayı kabul etmeyecekler gibi. Türkiye’deki
resmi yetkililerin ‘Kürtlerin herhangi bir biçimde federal örgütlenmelerine
izin verilmeyeceği yönündeki” açıklamaları ise sadece retorik ve pek kıymeti
yok. Suriye Kürtleri açısından tek handikap yer altı zenginliği açısından
zengin olmayışları, ama siyaseten güçlü bir yapıya sahipler. Birçoğu yıllar
önce Türkiye’den gitmiş olan Rojava Kürtleri sınırın bu yakasında akrabaları
bulunmakta. Yani Türkiye ve Suriye Kürtleri birbirlerine çok yakınlar.
BAĞIMSIZLIĞA
“ZORLANIYOR”
Irak Kürtler ise
anayasaya uymaması, birçok açıdan Kürtleri dışlaması, ekonomik anlamda taahhütlere
uymaması nedeniyle merkezi hükümetle
arasındaki ipler kopmuş durumda. Bu durum Iraklı Kürtleri merkezden
uzaklaştırmaya ve daha bağımsız hareket etmeye yöneltiyor. Petrol ellerindeki
önemli bir koz, dünyanın büyük enerji şirketleri ile hali hazırda anlaşmalar
imzalamış durumda. Türkiye’ye petrol pompalamak için planlanan boru hattı hızla
ilerliyor. Türkiye-Irak Kürt yönetimi ilişkileri en üst düzeyde, Amerika bile
Türkiye’nin Kürtleri yanına çekmesinden rahtsız. 10 yıl önce Irak’ı böleceği
iddia edilen ABD şimdi Türkiye’yi Irak’ın bütünlüğüne dikkat etmesi konusunda
uyarıyor. Türkiye’nin bu yakınlaşmasının arkasında 12 milyar dolarlık ticaret
hacmi var. Türkiye’nin kafasındaki formül emperyal niyet taşısa da Iraklı
Kürtler bu durumdan şimdilik rahatsız değil.
Ayrıca Irak Kürt bölgesinin petrol potansiyeli dünyanın birçok ülkesi
gibi Türkiye’nin de iştahını kabartmakta. Sonuç olarak güneyden sıkıştıran
Kürtler petrolü Türkiye üzerinden dünyaya açmak istiyor. Yani Iraklı Kürtler de
ekonomik ve kurumsal olarak güçlü.
Ama Türkiye’de başlayan
yeni çözüm sürecinde, Iraklı Kürtlerin bağımsızlık fikrine giderek daha sıcak
bakmalarının etkisi var tabii ki.
ORTAK
BİR GELECEK İÇİN
Bölgedeki Kürtler hiç
olmadığı kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtarın kendi ellerinde
olduğunu düşünüyorlar. Kürtler 21. yüzyılda bölgede giderek birbirlerine
yaklaşıyorlar. Geçmişin acı tecrübeleri nedeniyle Arap yönetimlere
güvenmiyorlar. Bu güvensizlik Irak ve Suriye Kürtlerini daha bağımsız, Türkiye’deki
yeni dönem de Kürtlerin farklı bir konumda ele alınmasını gerekli kılıyor.
Ancak, şimdilik İran’ı bir kenarda bırakacak olursak üç parçadaki gelişmeleri
‘Büyük Kürdistan’a bağlayacak değiliz. 21. yüzyılda Kürtlerin yükselişi, demokratikleşmeye
paralel olarak yaşadıkları topraklardaki haklarla birlikte ortak vatandaşlık ve
ortak bir gelecek üzerinden yürümesi halinde bir anlam kazanacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder