6 Mayıs 2013 Pazartesi


GAZZE'DE SULAR TUZLU AKIYOR
RADİKAL İKİ  7.4.2013
Gazze’de 2009 savaşının izleri hâlâ duruyor. 1500’e yakın insanın hayatını kaybettiği bu savaştaİsrail ’in yerle bir ettiği binaların yerinde şimdi büyük boşluklar var. Enkaz kaldırılmış ama yerlerine yeni binalar konamamış. Nedeni malum: İnşaat malzemelerine yönelik ambargo. 2012’deki son saldırıda yıkılanlar ise henüz taze. Dört yıl aradan sonra Gazze’deki değişimi görebiliyorsunuz; tabii ki olumlu ve olumsuz anlamda. 
Mısır’daki Mübarek sonrası iktidar, Gazze’deki ‘kardeş iktidar’la daha iyi çalışır hale gelmiş. Malum önceleri Mübarek rejimi yönetimde Hamas’ın olması nedeniyle Gazze’deki insanlara nefes aldırmayan bir anlayışa sahipti. Gazze-Mısır sınırının eskiye göre daha rahat işlemesi, insanların Gazze dışına çıkabilmesi psikolojik açıdan rahatlık sağlamış. İnsanlar yıllardır kıstırıldıkları, hiçbir şekilde dışarı çıkamadıkları bu ‘hapishaneden’ dışarı adım atma şansına sahipler artık. Bunun düşüncesi bile önemli. Yani Müslüman Kardeşler “komşuluğu”, insanları rahatlatmış.
Ancak, diğer tüm konularda ambargonun sürdüğü söylenebilir. Obama’nın sürprizi sonrası, İsrail’in özrü, tazminat taleplerini karşılamayı kabul etmesi, Gazze’de İsrail’e karşı kazanılmış bir zafer olarak değerlendiriliyor. Ancak, Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılması şartının hayata geçmesi konusunda tereddütler mevcut. Zaten İsrail’in Türkiye ’nin şartlarını kabul etmesinin ardından ambargo konusunda henüz bir değişiklik söz konusu değil. Tam da bu nedenle Türkiye’nin 3. maddenin takibini iyi yapması gerekiyor. Kısaca Hamas cephesi, Türkiye’nin adımından mutlu ama mikrofonlar kapanınca pek aynı şeyler söylenmiyor. İsrail’in ambargoyu kaldıracağına inanan yok gibi: “Belki biraz gevşeme olur” deniyor. Gazze’ye yönelik ablukanın kalkacağını düşünmek ise şimdilik bir hayal. Çünkü Gazze ablukası sadece Gazze değil, Filistin sorunu ile ilgili. Filistin sorununun çözülmesi ile ancak hayata geçebilecek bir konu. Üstelik Gazze ablukası, İsrail’in ‘varoluş’ sebeplerinden birisi. Gazze’deki tehdit algısı kalktığında Filistin sorununun çözülmesi açısından adım atılabilir. İsrail’in bu adımı atmaya niyeti olduğuna dair hiçbir işaret mevcut değil.
Uzlaşmakta direnenler
Gazze bir yandan Başbakan Erdoğan ’ı diğer yandan umutsuz bir biçimde Filistin yönetimi ve Hamas arasındaki uzlaşmayı bekliyor. Her iki tarafın birbirini suçladığı El Fetih-Hamas uzlaşmasını, Filistinli grupların kendi başlarına hayata geçirmesi mümkün görünmüyor. Üçüncü, dördüncü güçlerin devreye girmesi gerekli. Zaten Türkiye-İsrail yakınlaşma adımının arkasında yatan nedenlerden birinin de bu olduğu söyleniyor. Türkiye, Hamas’ı İsrail’i tanımama inadından vazgeçirecek, El Fetih ile karşılıklı tavizler sonucu ortak bir yönetim kurulacak. Hamas, Gazze’de kapalı ve sıkıştırılmış olarak kaldığı sürece kendi kurallarını koyuyor. Artık ekranlara başı açık kadın çıkamıyor, 9 yaşından büyük kızlar karma okullara gidemiyor, Hamas üyesi olmayan iş bulamıyor. Gazze’de Filistin yönetiminin kanunları uygulanmıyor. Batı Şeria’da da benzer bir durum var. El Fetih, Hamaslıları tutukluyor, Hamas üyelerini işe almıyor, TV ve gazetelerde sadece kendi sesini duyuruyor. Aslında her iki taraf da kendi kurallarını koyuyor. El Fetih, Gazze’yi yolsuzluk, adam kayırma ve ayrımcılık nedeniyle kaybetmişti. Gazze’de şimdi iktidarda olan Hamas için de benzer şeyler söyleyenler var. İktidar yoruyor, kirletiyor. Sorunun özünde Hamas ya da El Fetihçi olmaktan öte özgürleşememek yatıyor. Filistinliler önce İsrail işgali, ardından da El Fetih ve Hamas baskısı yaşıyor. Muhammed Attar’a göre “Filistinlilerin üç kez başkaldırmaları gerekiyor”. Attar bir genç bir rapçi. “Çıkıp gitme imkanım var. Avrupa’dan davet alıyorum ama ben burada kendi topraklarımda müzik yapmak istiyorum. Benim sorunum burada” diyor. Performanslarına izin verilmiyor, tehdit ediliyor. Çünkü hem İsrail işgalini hem de özgürlükler önündeki engelleri eleştiriyor şarkılarında. Filistin’deki yeni kuşağın temsilcilerinden. Belki sayıları çok değil ama Fetih ve Hamas’ın yöntemlerine karşı çıkıyorlar. Dünya Alamal ise eski gazeteci yeni NGO çalışanı ve aktivist. Kadın hakları konusunda gözü kara. Tehdit alıyor ama yılmıyor. “Herkes kendi kuralını koyuyor” diyor: “El Fetih’in günahları Gazze’de Hamas’ı iktidar yaptı. İnsanlar yeniyi denemek istedi ve denedi. Ama gördük ki onların da diğerlerinden farkı yok. Üstelik onlar kadın üzerinde daha fazla baskı kurmaya başladı. Kendilerinden farklı düşünenlere katlanamıyorlar” diyor ama bir ‘üçüncü yol’ umudu taşıyor. İsrail’in işgalci ve saldırgan politikasını gözardı etmiyor. Ancak, “İsrail bahane edilerek özgürlükler kısıtlanamaz” görüşünde. Çünkü “toplum giderek suskun hale getiriliyor. Filistin’den giderek uzaklaşılıyor. Fetihistan ve Hamasistan olacak belki yakında” diyor.
Suları içilemez
Zaten Filistin sorununun bir ucu Gazze, diğeri Batı Şeria. İkisi birbirinden koparıldığı zaman İsrail sorunu ‘halletmiş’ oluyor. Fetih ve Hamas da kendilerine toprak parçası yaratarak bu işi kolaylaştırıyor. Oysa biri olmadan, sorunu çözmenin mümkün olmadığını herkes biliyor. Bir sınırından diğerine 1 saat, denizden karadaki İsrail sınıra 20 dakikada gidebildiğiniz bu topraklarda, 1 milyon 800 bin kişi yaşıyor. Yoksulluk, yoksunluk, içe kapanma, gençlerin psikolojik rahatsızlıkları, kıstırılmışlık hissi, İsrail’in her daim tehdidi ile yeni kuşaklar yetişiyor. Aslında İsrail düşmanlarını yeniden yaratıyor.
Ancak, Filistin sorununu sadece Gazze’ye indirgemek de odağın kaçırılmasına neden oluyor. Kudüs, Batı Şeria, 1967 sınırlarından geriye bir şey kalmıyor. Siyaset tartışmaları arasında Birzeit Üniversitesi’ne bağlı Edward Said Vakfı’nın olanakları ile minik Filistinliler dünyalı olabilmek için notalara dokunuyor. Filistin’in giderek azalan entelektüel, sanatsal gücünü, farklı renklerini biraz daha artırmak için. Bütün bu yaşananları biraz olsun unutmak için. Unutmadan: 1. İntifada’yı Gazze’de geçiren İsrailli gazeteci Amira Hass, 25 yıl önce yaşadıklarını ‘Gazze’de Deniz Suyu İçmek’ adlı kitabında anlatmıştı. Gazze sular hâlâ tuzlu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder