17 ARALIK , BARIŞ SÜRECİ VE SONRASI
Mete Çubukçu
Türkiye'nin içinden
geçtiği kritik dönemde en hassas, kırılgan meselelerden biri kuşkusuz barış
süreci. Sürece halel gelmemesi için çok titiz davranıldığı hükümet/devlet ve
Öcalan’ın sürecin devamı konusunda kararlı olduğu görülüyor. Barış sürecine
inanan ve devamında hayır görenlerin, yöntem ve kullanılan retorikteki
handikaplara rağmen, sürecin bekası açısından bu duruma ses çıkarmadığı ya da
politically correct olmak adına eleştirilerini saklı tutulduğu tahmin edilebilir.
Kürt siyasi hareketi ile yürütülen barış süreci hükümetin attığı en cesur
adımlardan biri. Mart 2013’de başlayan ve herkesin içindeki umudu yeşerten,
ölümlerin durduğu sürecin sürekli kılınması sadece hükümet ya da Kürt siyasi
hareketi değil tüm Türkiye’nin arkasında olması gereken bir süreç.
HÜKÜMETTEN
BAĞIMSIZLAŞABİLMEK
Ancak, bu, pazarlık/diyalog,
henüz müzakereye geçmeyen yöntemin Türkiye’deki hükümetin yaşadığı krizlerden bağımsızlaştırılması,
‘malzeme’ olarak kullanılmaktan çıkarılması ve hatta demoklesin kılıcı misali ‘sürecin
hükümetin süresiyle sınırlı olduğu’ yaklaşımının şüphesinin sona ermesi zorunlu
görünüyor. Daha açık bir ifadeyle süreç kimse tarafından ‘kullanılmamalı’. Hükümet
dışındaki partilerin sürece yönelik negatif ya da belirsiz yaklaşımları sonucu
ortaya çıkan şüpheleri ortadan kaldırmak için Öcalan’ın öne sürdüğü ‘yasal
zeminin’ bir an önce hayata geçirilmesi gerekmekte. Belki o vakit daha net ve
açıktan bir tartışma zemini ortaya çıkabilir. Zaten böyle bir durum, barış sürecinin
‘hükümetle sınırlı olmadığı’ algısını da artırabilir; tabii ki hükümetin böyle
bir niyeti varsa. Yani barış süreci şu ya da bu nedenle, Türkiye’de yaşanan ve
birkaç yıl içinde yaşanması muhtemel krizler nedeniyle ‘kırılgan’ olmaktan çıkarılmalı.
Diğer yandan sürekli
olarak sanki "dışarıdan" bu işe karışılmaması gerektiğinin
vurgulanması sürecin geleceği açısından sakıncalı bir durum. Tabii ki bir
süreci tarafları yürütür ama bu durum bazı soruların sorulmasını engellemez.
Üstelik böyle bir durum sürece karşı olma anlamına hiç gelmez.
KAFA
KARIŞTIRICI AÇIKLAMALAR
Sürecin mantığı, yöntemi, sadece iki kişi arasında yürütülüyor olması,
‘kimse karışmasın’ tavrı artık geride kalmalı, eleştirilere kulak
kabartılmalıdır. Bu nedenle eleştiri sadece masanın bir ucunda oturan hükümet/devlet
için değil diğer başındaki Kürt siyasal hareketi için de geçerlidir. Kürt
siyasal hareketi; Öcalan/PKK/Kandil/PKK, Gezi olaylarından başlayarak 17 Aralık
yolsuzluk/paralel devlet iddiaları üzerine oturan kriz de dahil olmak üzere,
verdikleri mesajlarla kimi zaman kafa karıştırırken kimi zaman da birbirleriyle
çeliştiler.
Öcalan'a göre 17 Aralık
paralel devlet yapılanmasının işi. Ancak paralel yapılanma ile bugün söz konusu
olan yapıyı kastedip etmediği tartışmalı. Bu tespiti daha çok derin devlet
anlamında yaptığı anlaşılıyor. Öcalan AKP’ye
yönelik girişimi bir darbe olarak nitelendiriyor ve karşı durmak gerektiğini
savunuyor. Tabii ki bu arada yolsuzlukla mücadele konusunu es geçmiyor.
Diğer yandan süreçle ilgili olarak masada iki
kişinin olduğu (Öcalan ve Erdoğan) birinin masadan kalkması halinde sürecin
biteceğini ifade edildi. Ancak bir süre sonra “sürecin başbakan Erdoğan olmadan
da yürüyebileceği” açıklaması geldi. BDP Eşbaşkanı Demirtaş haklı olarak bu kez
‘yasal dayanak oluşursa görüşmeler kurumsal müzakereye dönüşür. Süreç
Erdoğan’la da Erdoğansız da yürür” dedi. O vakit güç sıklet merkezini öncelikle
müzakere sürecini yasal dayanaklara oturtulması gelmeli, bunun mücadelesi
öncelenmeli. Böylece kamuoyundaki kafasının karmaşasının önüne geçilebileceği
gibi,
17
ARALIK VE SONRASI
Hükümetin ‘17 Aralık krizinin
barış sürecine de yönelik olduğu’ tezi belli oranda doğruluk payı taşısa da tam
öyle değil. Barış süreci genel anlamda Türkiye’nin demokratikleşmesi çerçevesinde ele alınmalı. Kürtlerin özgürleşmesi ile Türkiye'nin
demokratikleşmesi paralel süreçlerdir. Birisini diğerinin önüne ya da arkasına
koymak bir diğerini eksik kılar. “Önce özgürleşelim sonra demokratikleşiriz”
yaklaşımı tek ayaklı kalır. Bu durum KCK Eş başkanı Bese Hozat'ın bilinç
altında yatan, kimi kastettiği belli olmayan Ermeni ve Rum lobileriyle ilgili söylediği
sözlerde da görüldü. Ne yazık ki bir üst
özgürleşmenin ya da daha güçlü olanın, daha güçsüz olduğunu varsaydığı grup ya
da toplulukları doğrudan özgürleştirmediği bilinmelidir. Daha sonra bu açıklama, ‘tezvirat, tevil’ gibi
açıklamalarla düzeltilmeye çalışıldıysa son noktayı Öcalan koymuştur. Öcalan’ın
mektubun Türkiye’nin 1915 gerçeğiyle yüzleşmesi açısından çok önemli. Ancak Agos
Gazetesine konuşan Yetvart Danzingyan’ın söylediklerini saklı tutmak kaydıyla:
“Biz Türkiyeli Ermeniler, devlet tarafından yıllar boyunca kim olduğu
bilinmeyen, belirsiz bir “dış güçler” ile terbiye edildik. Şunun
anlaşılmasını rica ediyorum. Adresi belirsiz,
muğlak, çok genel bir dış güçler, kötü kalpli lobiler, Türkiye’nin düşmanı
Ermeni odaklar söylemi bizi çok yoruyor ve aynı denklemin içinde sıkışıp
kalmışız, oradan bir türlü çıkamıyoruz hissi yaratıyor. Ve ısrarla buna ikna
edilmek istenmemiz, yeni bir resmi görüşe mi çağrılıyoruz duygusunu, sorusunu
yaratıyor.”
Keza yakın dönemde Paris
cinayetleri konusundaki açılamaları takip etmek ve bir kanıya varmak oldukça
zordu. Paris'te üç Kürt kadının önce paralel yapı tarafından öldürüldüğü,
birkaç gün sonraysa işin içinde MİT'in olabileceği açıklandı. Bir sonraki
açıklama ise şöyleydi:“AKP de Cemaat de bu işin içindedir ve bu plan
uluslararası bir plandır.”
Oslo'dan başlayarak 7 Şubat girişimine kadar
Öcalan'la masaya oturulmasına karşı çıkanların girişimleri biliniyor. Doğal
olarak bu durum hükümet ile Öcalan'ı, Kürt siyasi hareketini daha dikkatli
olmaya zorluyor. Kürt hareketi tarihsel referanslar nedeniyle haklı olarak
temkinli, bu da çok normal. Barış sürecine CHP-MHP gibi partilerin yaklaşımları
da ortada.
Karmaşık ve zor bir
dönem. Sürecin sadece bir hükümetin
tekelinde olmayıp bir devlet projesi olarak devam etmesi gerektiği zorlanmalıdır.
Ve bu süreçte yapılan açıklamaların birbiriyle çelişmemesi gerekiyor gibi. Barış
süreci Türkiye’nin özgürleşmesi, demokratikleşmesi ve adaletli bir ülke olması
için önemli anahtarlardan biri. Bu nedenle açıklamalar da dahil olmak üzere
daha “titiz” bir olmak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder