5 Aralık 2013 Perşembe



IRAK POLİTİKASINA ‘PETROL’ AYARI 

Mete Çubukçu/ 8.12.2013

Ortadoğu’daki gelişmeler Ankara’yı bozulan ilişkileri tamire zorluyor. Son yıllarda Türkiye, bölgede tek başına her şeye karar veren, moda  ve fiyakalı tabiriyle ‘oyun kuran’ ya da oyun kurma iddiasındaki bir ülkeden, olayları takip eden ülke durumuna geldi. Oysa bölge ülkeleriyle ilişkilerde, ‘hiçbir şeye bulaşmamak’ anlayışı kadar ‘ben bilirim’  yaklaşımı da yanlıştı. Ortadoğu’da kimsenin ne tek başına ‘oynamak’ ne de ‘olayların dışında kalmak’ lüksü var.  İnce bir çizgide yürütülecek makul, tepeden bakmayan ve öngörülü politikalar Ortadoğu’nun kaygan zemininde sağlam durmayı beraberinde getirebilir. Son dönemde Türkiye yeni bir başlangıç yapmasa, her şeyi ‘reset’lemese de bazı politikalarını elden geçiriyor. Bu normal ve herhangi bir beis yok. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu ‘reset’ kavramına karşı çıkmış ve “bu kavram sanki yanlış giden bir politika varmış da bu düzeltiliyor gibi dile getiriliyor. Böyle bir şey söz konusu değil” demiş. “Türkiye politikalarını değiştirmedi, bölge değişti” diye eklemiş. Bölgenin değiştiği şüphe götürmez. Ama Türkiye’nin politikalarını değiştirmediği de tartışılır; sıfır sorun politikasından bugüne kadar politikaların ikinci, hatta üçüncü kez değiştiği görülüyor. Bazı değişiklikler yapılırken koşulları politikaları değişime zorlayabilir. Değişikliğin her zaman, ‘biz’ istediğimiz için olması gerekmediği gibi, bu durumu kavramsal bir çerçeveyle ‘süslemek’ de gereksiz. Politikalar sıkışır, yanlışlıklar düzeltilir. Dünya yeniden keşfedilmez.  
Suriye’de son dönem atılan adımlar, Irak merkezi hükümetine yönelik yaklaşım değişikliği bu durumun en yakın örnekleri. Suriye’de sınır güvenliği daha sıkı denetlenirken, El Kaide tarzı örgütlere yönelik engelleyici adımlar atılıyor. Irak’ta Kürt petrolünün Türkiye üzerinden aktarılması için Bağdat’ın da görüş, rıza ya da onayı gerektiğinin geç de olsa farkına varılıyor. Türkiye Irak politikasını yeniden gözden geçirmek durumunda kalıyor.

İŞİN İÇİNE PETROL GİRİNCE

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile bölgenin enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden taşınmasına ilişkin anlaşmaların imzaladığı ortaya çıktı. Ortaya çıktı çünkü anlaşma gizli imzalanmıştı. Bağdat yönetiminin anlaşmaya tepkisiyle, gazete manşetlerinin tersine işlerin ‘yolunda’ gitmediğini öğrendik. Oysa, Bağdat’ın bu haliyle, anlaşmaya zaten ‘hayır’ diyeceği biliniyordu,  keza Washington’ın da. Tarihin bir cilvesi olsa gerek, bir zamanlar Amerika’nın Irak’ı böleceği iddia edilirdi, şimdi  Amerika ‘aman kimse tek başına hareket etmesin’ derken Türkiye Irak Kürdistan’ı ile imza atıyor. Bu imzalara göre Türkiye’ye Irak Kürt bölgesinde petrol arama hakkı verilirken, mevcut boru hatlarına aktarılacak petrol, yeni yapılacak petrol ve doğalgaz boru hatları olarak şekillendi. Petrol parasının dağıtılmasına ABD’li bankaların aracılık yapacağına iddiaları ise doğrulanmadı.
Tabii anlaşma açığa çıkınca Bağdat ‘bekleneni’ yaptı, bir enerji konferansı öncesi Irak’ın kuzeyini Türkiye’den kalkacak özel uçaklara kapattı. Aynı şey geçen yıl bu zamanlar da olmuş, Enerji Bakanı Taner Yıldız Erbil’e gidememişti. Hava sahasını kapatarak verilen mesaj açıktı: Bağdat’ı by pass edemezsiniz. Bu yüzden Bakan geçen seneni tersine hemen Bağdat’a uçtu. Bu konuda üçlü mekanizma kurulması kararlaştırıldı, sorun aşıldı denildi. Anlaşmaya göre Irak merkezi hükümetinden bir gözlemci de Türkiye’deki vananın başında, ölçüm noktalarında bulunacak, elde edilen para bir kamu bankasında toplanacak ve o bankanın dekontunun da her gün merkezi Irak Hükümeti'ne verilecek.


TEK SORUN PARANIN PAYLAŞIMI DEĞİL.

Gelinen nokta Iraklı Kürtler’le Bağdat yönetimi arasındaki sorunları giderir mi bilinmez. Anlaşma mevcut haliyle geçtiği takdirde, Iraklı Kürtler  resmi olarak kendi bölgesindeki petrolün kontrolünde merkezden bağımsız hale gelecek. Bağdat yönetimi ekonomik konularda Kürt bölgesinin attığı imzalara karışamayacak. Oysa Irak merkezi hükümeti ile Kürt yönetimi anayasayı farklı yorumluyor. Merkez bütün anlaşmalarda kendisinin de imzasının olmasını isterken, Kürtler anlaşmaları kendilerini yapıp petrol geliri bölüşebileceklerini iddia ediyorlar. Türkiye, Bağdat’ın onayı olmadan tabii ki bu petrolü getirebilir. Ama o petrolün getirisinden çok zarar yol açması sürpriz olmaz. Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle bu düzeydeki ilişkisi doğal olarak Washington’ı da rahatsız ediyor. Washington’ın derdiyse Irak’ın bölünmesinden çok, özellikle enerji konusunda, kendisinin içinde olmadığı bir anlaşmanın yürütülüyor olması. Gizli anlaşma belli medya organlarında ‘petrol akacak’ gibi iştah kabartıcı başlıklarla verilirken birçok pürüz çıkabileceği, Türkiye’nin Irak politikasında değişikliğe gideceği, Bağdat yönetimi ile atılan köprülerin yeniden kurulması gerektiğine dair fazla bir yoruma rastlanmıyordu. Zaten kısa süre içinde de merkezi hükümeti dışlayarak bu işin tek başına yapılamayacağı ortaya çıktı. Petrol geçen sene karşılıklı olarak hakarete varan retorikleri unutturdu, birçok şeye kadir olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle işbirliği yapması, ekonomik ortaklıkta bulunması çok önemli. Ancak, Türkiye tam da bu nedenle Irak politikasında yeni ayarlara gitmek zorunda. Ankara’nın ‘politikamızı değiştirmiyoruz’ savunması da bu açıdan anlamlı değil. Bilakis Türkiye politikasını zorunlu olarak değiştiriyor ki olumlu bir adım. Bunu için komplekse de gerek yok. Tek başına hareket etme macerasından daha dengeli bir politikaya dönmenin de tam zamanı artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder