SURİYE’DEN IRAK YARATMAK!
Radikal İKİ /1 Eylül 2013
Şu sıralarda Suriye’ye yönelik bir saldırı gerçekleşmiş ya da bu konuda bekleme halinde olabiliriz. Aslında sorun bu saldırı kadar bu saldırı sonrasında bölgede yaşanacaklar. Konu gündeme geldiğinden bu yana medya yine tüm insani kaygılardan uzak; onlarca saldırısı senaryosu, hangi silahların nasıl etki edeceği, kullanılacak silahların ‘üstün’ niteliklerini sayfalarına taşırken, haberler askeri yığınak grafikleri ile ‘süsleniyor’. Bir deja vu hali yaşanıyor. 2003’de Irak işgali öncesinde ‘canı Bağdat’ta olmak isteyenlerin’ yerini sanki, siyasi geleceklerini ‘ her ne olursa olsun Suriye’deki rejimin devrilmesine bağlayanlar’ almış durumda. Köşe yazılarında ‘kendi hayal dünyalarında yarattıkları başarısız Suriye projesini’ devam ettirenler şimdi de müdahale silahına sarılmakta.
OLAĞAN ŞÜPHELİLER
Suriye’deki rejimin karakteri herkesçe biliniyor; rejimin desteklemenin insani ve mantıki bir yanı yok. Ancak, rejimin bir müdahale ile devrilip yeni bir Suriye’nin ortaya çıkması da büyük bir hayal. Suriye yönetiminin elinde kimyasal silahı var ve kendi halkına karşı kolaylıkla kullanabilecek tiyniyette. Bugüne kadar ölen 100 bin kişi de rejimin umurunda değil. Bu nedenle Kimyasal silah kullanımı konusunda rejim olağan şüphelilerin başında geliyor. Ancak, kim kullanırsa kullansın bu bir savaş ve insanlık suçu. Diğer yandan, bu silahı herkesin kullanma kapasitesi sözkonusu. Bu yelpaze içinde rejim kadar Suriye’nin geleceğindeki en karanlık grup olan El Kaide uzantılı El Nursa var. Zaten bu silahın kullanılması zamanlama açısından da düşündürücü. Kimyasal saldırı Esad rejiminin muhaliflere karşı üstünlük sağladığı , dünyanın gözünü Mısır’a çevirdiği bir dönemde oldu. Rejim yaptıysa böyle bir konjonktürü aleyhine çevirerek tabutuna büyük bir çivi daha çaktı. Başkaları yaptıysa dikkatleri yeniden Suriye’ye çevirerek müdahaleyi hızlandırdı. Bir saldırı ya da kısmi müdahale Nusra için de konsolidasyon aracı olacak gibi. Nusra tarzı örgütler Batılıları ve Türkiye’yi Suriye’ye çekmeyi ‘severek’ kabul ederler.
Suriye’ye yapılacak müdahale rejimin askeri gücünü azaltmakla birlikte belli oranda ordu içinde kırılmalara yol açabilir. Zaten saldırı Esad’ın askeri kapasitesini düşürüp, son günlerde ciddi anlamda (iddialara göre Türkiye üzerinden) silahlandırılan muhaliflerin savaş gücünü arttırmayı amaçlıyor. Ancak Esad’ın askeri gücünü tamamen yok etmeyi de göze alamıyorlar. Çünkü Esad sonrası Suriye’de El Nusra ile karşı karşıya gelecekler. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde sayılan ama bu yapıdan bağımsız davranan ve bu yapının kararlarına uymayan El Nusra ile Irak Şam İslam Devleti benzeri örgütler Suriye’yi özgürleştirmekten çok Suriye’de şeriata dayalı bir emirlik kurmak için savaşıyor. ÖSO’ya giden silah ve finans kaynaklarına zorla el konuyor, belli bölgelerde şeriat uygulamaları yapılıyor. Esad’ın zayıflaması ile birlikte ÖSO’nun bu gruplarla başa çıkma ihtimali düşük. Bu nedenle Esad’ın gücünün kırıldığı ama tamamen yok olmadığı bir Suriye şimdilik ABD’nin işine gelmiyor. Amerika’nın pragmatik politikası da Mısır’da karşı olduğu İhvan hareketini Suriye’de desteklemekten geçiyor. Amerika ve müttefikleri Esad rejiminin son dönemdeki kazanımlarına darbe vurarak Cevrede toplanması planlanan konferans öncesi rejimin gardını düşürmeyi planlıyor.
ASIL SORUN MÜDAHALE SONRASI
Suriye rejimin bir anda yıkılması en çok İran ve Hizbullah’ın aleyhine olacağı aşikar. Çünkü İran, Suriye üzerinden Hizbullah’ı destekleyerek İsrail’i bu hat üzerinden tedirgin etmeye çalışıyor. Bu hattın Suriye bölümü çökmemesi İran için varoluşsal bir durum. Bu nedenle İran bir saldırı sonrası Hizbullah’ı kullanma kapasitesine sahip. Özellikle Hizbullah’ın sessizliğini göz önüne alırsak Suriye rejiminin alacağı darbeye orantılı olarak Lübnan’ı ele geçirebilir, İsrail’e füzelerle saldırabilir. Suriye’nin İsrail’i de vurması sürpriz olmaz. Kazananı olmayacak bir mücadele olsa bile sonuç olarak bölgeyi birbirine katacak bir durumdur ve hayata geçmesi mümkündür.
Türkiye’ye gelince. Türkiye müdahaleye karşıyız diyerek yola çıktığı ‘Suriye seferi’nde müdahaleye ortak olma noktasına geldi. Türkiye rejimi devirme iddiasının aksine bu süreçte amacını gerçekleştiremedi ve muhaliflerin örgütlenmesini başaramadı. Bu arada Türkiye sınırı silah güzergâhı oldu. Ve belki de cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sorunun içine bu kadar girildi. İronik olan şimdi Türkiye’nin müdahaleye sadece lojistik destek vereceğini söylenmesi. Peki, Türkiye başından bu yana zaten Suriye’nin içinde değil miydi? Muhalifler aracılığıyla bir vekalet yürütmüyor muydu? Unutmadan Türkiye Suriye füzelerinin menzili dışında değil. Belki bir Suriye saldırısı için ‘bekleşenler’ bile olabilir. Çünkü tarihte bazı savaşların ülke içini düzenlemek için en iyi kılıf olduğu bilinir.
Ancak asıl konu, bundan sonra Esadlı ya da Esadsız bir Suriye’nin ne olacağı. Suriye’de yaşananlar bir diktatörün, kendi geleceği için ülkesini yerle bir etmesiyle muhalefetin diktatörden kurtulmak için yola çıkarken hedefledikleriyle şu an ulaştıkları nokta arasında büyük uçurum. Yani Suriye’ye müdahil olanların ‘ajandalarını’ gerçekleştirmeleri zor artık. Tabii ki insani duyarlılık, sivillere ayırımsız yardım, sınırların Kürtler dahil herkese açılması Türkiye’nin ahlaki görevi ama '3 ay içinde Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılmaya' hazırlananlarla 10 yıl önce ‘canı Bağdat’ta olmak isteyenlerin’ sonuç alarak farkı yok gibi. Bir analoji yapılacaksa Suriye hem bir Irak hem de değil. Müdahale konusunda medya aynı retorik ve argümanları kullanılırken sonucun Irak’tan daha kötü olma ihtimali yüksek. Suriye’de ekilen düşmanlık tohumları yeni bir Suriye toplumunu mümkün kılmayacak durumda. Üstüne üstülük bu durumun mezhebi çizgilerle yürütülmesi sadece Suriye değil bölgesel açıdan da çok tehlikeli. Ve de kışkırtılmaya müsait bir zemin.Irak işgalinin üzerinden 10 yıl geçti. Suriye’nin Irak’tan daha kötü olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Türkiye’nin de bu manzaradan ders çıkarıp aktif bir müdahalesine karşı çıkmak, bundan sonrasına bulaşmaması gerek. Ne diyelim? İşte Irak. Orada duruyor. Karar sizin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder