18 Ağustos 2013 Pazar


PİLOTLAR DIŞ POLİTİKA 'KURBANI' MI ? 

Radikal İKİ \ 18.08.2013

Beyrut'ta iki THY pilotunun kaçırılması yine aynı soruyu gündeme getirdi:"Bir süre önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sokaklarında güvenle dolaştığı, muhababetle karşılandığı Ortadoğu'da ne oldu da bazı yerler can güvenliği bile kalmadı". Eski paradigma ile hareket edenlere göre olan biten hükümetin Ortadoğu politikasının sonucu. Ama onlar zaten kategorik olarak tüm Ortadoğu politikasına karşı; hiçbir şeye bulaşmamam yanlısı. Hükümet cephesi ise Beyrut'taki kaçırma olayı dahil olmak üzere son dönemdeki gelişmeleri 'bölgede Türkiye'nin yükselişini engellemek isteyenler'e bağlıyor. Bu satırların yazarına göreyse " dış politika yapıcıların ön görüsüzlüğü, bölgeye yönelik bilgi ve tecrübe eksikliğiyle birlikte mezhebi bir emperyal bakışın vardığı noktadaki tıkanma". İKİ HAFTA ÖNCE TÜRKİYE'NİN SOMALİ'DEKİ BÜYÜKELÇİLİĞİNE YÖNELİK SALDIRI DAHA KORKUNÇ SONUÇLANABİLİRDİ. SALDIRIYI EL KAİDE BAĞLANTILI BİR ÖRGÜT ÜSTLENDİ. ANCAK, BU DURUM SANKİ  ANKARA TARAFINDAN GEÇİŞTİRİLDİ,  MEDYADA FAZLA YER ALMADI.  

HER SORUNDAN PAY ÇIKARMAK 

Ancak, yer Lübnan ve kaçırılanlar pilot olunca olayı geçiştirmek mümkün değildi. Üstelik, bu Lübnan'daki ilk kaçırılma olayı değil. Türkiye , son iki yılda bölgede her  yönetim ve ülkeye eşit mesafede yaklaşma iddiası taşıyan, hemen her olayda arabulucu olmaya çalışan bir ülke olmaktan çıkarak, hedef haline gelen, hem yönetimler hem de halk nezdinde kredisini azaltan birbülke görünümünde.

Artık kriz anlarında bırakın krizin taraflarıyla görüşüp sorunları daha yumuşak metodlarla çözmek, bizzat taraf olup krizleri derinleştiren ülke olarak algılanıyor. Ankara, hali hazırda bölgede  Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Hamas dışında hemen herkesle sorunlu. Bu iki yapı da devlet değil. Türkiye  Mısır'da haklı olmakla birlikte tam bir taraf. Suriye'deki politikanın 'başarısı' ortada! Türkiye'nin İnsani yardım konusundaki duyarlılığı önemli ama hatalı bir siyasi angajmanla kontrolü elinden kaçırmış durumda; mezhep politikası yapıyor. İnsani yardım konusundaysa Kürt cephesi söz konusu olduğunda çifte standartını devam ettiriyor. İran'la gerginlik şekerrenk devam ediyor. Lübnan'da Suriye savaşına bağlı olarak ülkenin yarısı Türkiye'ye diş biliyor. 
Dış politika yapıcıları bu durumadan da kendilerine bir pay çıkarıp ' büyük ülke olmanın başağrıları' diyebilir. Eskiden Amerikalı, fransız gibi yabancıların kaçırıldığı bölgede Türkiye'nin " emperyal bir güç olarak algılanması' hoşa gidiyorsa diyecek bir şey olamaz. 

Gelelim Lübnan'daki pilotların kaçırılma meselesine. THY pilotlarının kaçırilması hem Türkiye'nin yukarıda çizmeye çalıştığımız dış politikasından hem de Lübnan'ın kendine özgü politik atmosferinden kaynaklanıyor. Lübnan yıllardır nüfus sayımı yapılmayan bir ülke. Ancak, Şiilerin en kalabalık grup olduğu biliniyor. şiilerin en büyük temsilcisi ise siyasi ve askeri açıdan Hizbullah. Kendi egemenlik alanındaki bölgelerde bu arada havaalanında Hizbullahtan habersiz kuş uçmaz. 

Öte yandan Şiiler içinde aşiret yapıları da güçlü. Hizbullah aşiretler üzerinde etkili olsa da aşiretler bazı olaylarda bağımsız hareket edebiliyor. Şu örnek, durumu daha net açıklayabilir:  Türkiye'nin Suriye'de doğrudan taraf olmasından önce böyle bir olayın meydana gelmesi pek mümkün değildi. Türkiyenin Hizbullah'la olan bağlantısı nedeniyle aşiretler böyle bir kaçırma işine girişemez, girişse bile Hizbullah kısa sürede sorunu çözedi. Ama Bölgenin birçok ülkesinde oluğu gibi Lübnan'da da Türkiye'nin mezhep siyaseti yaptığı algısı hakim. 

THY pilotları, daha önce Suriye’de kaçırılan ve Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunduğu varsayılan 9 Lübnanlı Şii vatandaşın serbest kalması talebiyle kaçırılmış durumda.  Kaçırma olayı  sadece Suriye ve Lübnan’daki Şii-Sünni çatışmasının sonucu değil. Türkiye’ye Suriye muhalefeti ve Sünniler üzerinde bir güç olarak görülüyor. Yani Türkiyenin taraflılığı ve mezhebi vurgusunun altı çiziliyor. Pilotları kaçıranlar aslında örgüt de değil. 'İmam Rıza'nın Ziyaretçiler' denilen ve Suriye'de tutulan Şii hacıların kurtarılması için kurulmuş ve bu olaya özgü bir aşiret yapılanması. Türkiye Suriye'de kaçırılan bu hacı grubunun kurtarılması için gücünü kullanamıyor. Bu nedenle pilotların  geri getirilmesi için İran'ın Hizbullah üzerindeki etkisine ihtiyacı var. Bekka Vadisinde tutulduğu söylenen pilotlar geri getirilecektir ama bu kısa bir Süre önce olduğu gibi Hizbullahla kurulan bağlantı iyi ilişkiler üzerinden değil İran aracılığıyla mümkün olabilecektir.

 Yani bu önemli olay Lübnan özelindeki bir meseleden kaynaklanıyor gibi görünse de bugün Ortadoğu'da Suriye savaşı nedeniyle oluşan güç mücadelesinin bir sonucu. Hep söylediğimiz gibi Lübnan Ortadoğu'nun minyatürü gibidir ve vekalet savaşları hala bu ülke üzerinden yapılmaktadır. Ancak Türkiye bu politikasını devam ettirdiği sürece daha büyük sıkıntılar yaşanması ihtimal dışı olmayacaktır.
Türkiye'nin 2006'da İsrail'in Lübnan'a saldırısı sonrası kurulan BM Barış Gücü'ndeki askerlerini geri çekme kararı - karar önceden alındı dense de- Lübnan'ı artık riskli görmesi ve politik olarak gelecek göremesinin sonucu gibi. 
Netice olarak, Türkiye'nin tüm bölge politikasını yeniden gözden geçirme zamanı gelmiştir. Aksi takdirde geç kalınacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder