3 Ağustos 2015 Pazartesi


Savaş masası kuranlara bir uyarı: Savaş kötü bir şeydir


 Suriye’de ayaklanma 2011 yılının Nisan ayında başladı. Muhalifler Esad yönetiminin sert tavrı karşısında çok çabuk silahlandı ya da silahlandırıldı. Suriye ayaklanması ne kadar iç dinamiklerin eseriyse, muhalifleri silahlandırma dış dinamiklerin, yani yakın ve uzak çevre ülkelerin eseri.
Bugünlerde konuşulan tampon bölge, güvenlikli bölge ya da Suriye içinde bir koridor, kısacası Suriye’ye girme fikri, Suriye ayaklanması başlar başlamaz gündeme getirilmişti. Kısa süre sonra bu fikir çöktü.

Olmadı, olmazdı da

O günlerde daha ayaklanma tazeyken bir ‘mülteci akını mühendisliği’ üzerinden Batı’nın desteği alınarak, Suriye içinde bir güvenlikli bölge kurma planlanmıştı. Evet, Batı, Türkiye’yi belki arkadan ittirip yalnız bıraktı ama birileri de o vakitlerde Suriye’ye girmeye hevesli, üç günde Şam’a ulaşacağından emindi.
İşte bu söylem o dönem ‘silahlı ayaklanmanın hızlanması/mülteci akını/tampon bölge’ sacayağı üzerine kurulan planın bir sonucuydu. Ama olmadı, olmazdı da.

Hem gerekçeleri zayıf hem de mantıklı değil

Gelgelelim belli ki dört yıl sonra birileri bu niyeti farklı gerekçelerle fiiliyata dönüştürmek istiyor; yani Türkiye’nin Suriye’ye girmesini.
Bu iyi bir fikir olmadığı gibi hem gerekçeleri zayıf hem de mantıklı değil.
Her şeyden önce komşu bir ülkeye yönelik askeri müdahaleye; Türkiye’nin Suriye’ye girmesine, Suriye içindeki savaşa dahil olmasına politik, insani, vicdani ve ülkenin geleceği açısından karşı olmak gerek.
Sorun sınır güvenliği mi yoksa Suriyeli Kürtlerin sınırın belli bölgesine hakim olması mı? Bunun için içeri girmeye gerek var mı?

Türkiye Suriye’nin içinde kimden taraf olacak?

Genel koşullardan başlarsak…
Komşu bir ülkeye askeri müdahale, komşu bir ülkede savaşa kalkışmak Türkiye’nin eksi hanesine yazılır. Hele bir Arap ülkesi olan komşumuza askeri müdahale, zaten negatif Osmanlı imajıyla bilenmiş Arap coğrafyasındaki bilinç altını yeniden harekete geçirir.
Kendini koruma gerekçesiyle bir ülkenin topraklarına girdiğinizde kimden yana taraf olacağınıza da karar vereniz gerekir. Türkiye Suriye’nin içinde kimden taraf olacak?
Başta ABD ve Batı kamuoyunun IŞİD’le mücadele edenleri desteklediği bir vakıa. Türkiye IŞİD’i terör örgütü ilan etse bile sınır boyunda bu örgütle pek fazla sorun yaşamış değil. Şimdi ne değişti de IŞİD tehdit olarak ortaya çıktı? Kimilerine göre‘Suriye’ye girmek’ için bunun bir bahane olduğu algısı yaygın.

Hesaplanmayan gereklilik

Suriye’ye girmek (buram buram oryantalizm koksa bile bir gerçeklik olarak) Suriye’de oluşan bataklığa dalmak anlamına gelir. Girmek bir yana nasıl ve ne zaman çıkılacağı meçhuldür. Askerler daha iyi bilir: Bir yere girmeden önce çıkma planları yapılır. Yapılmış mıdır?
Girildiği takdirde Suriye içindeki hangi grupla işbirliği yapılacak?. Hangi grup öncü, artçı olacak?. Kaideci Nusra mı, Sefefi İslami Cephe mi, IŞİD mi, Kürtler mi? Sadece ismi kalan ÖSO mu?
Türkiye sınırlarının korunması gerektiğini dört yıl önce Suriye iç savaşına angaje olurken hesaplamamış ve iş bu noktaya gelmiştir.
Bugüne kadar IŞID’ın kontrol ettiği sınır boyları tehlike arz etmezken şimdi PYD/YPG’ye geçen sınır hattının neden tehlike yarattığı kamuoyuna açıkça anlatılmalı.
Eğer sınırın öte tarafındaki PYD/YPG bölgenin nüfus yapısını değiştirme girişiminde bulunuyorsa, Suriye’ye girmek yerine, bunu onlarla konuşacak ve sorunu çözecek birçok kanal mevcut. Üstelik bu kanallar Türkiye’dedir ve konuşulduğu takdirde sınırın korunması da kolaylaşır.

Hata olur

Türkiye Suriye’ye girerse bu durumun, Türkiye içinde yansımalarının olmayacağını, Kürtlerin hareketlenmeyeceğini düşünmek hata olur.
Tüm bunlara rağmen birileri gözünü karartıysa bilemeyiz.
Ama bunca savaş görmüş biri olarak, şimdiden savaş masası kuranlara şunu söylemek isterim: Savaş kötü bir şeydir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder