HDP BARAJI NASIL AŞTI?
HDP’nin aldığı sonuç beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Bunun belli nedenleri var tabii ki. Ancak en önemli sonuç 12 Eylül cuntasının Türkiye’nin önüne koyduğu o ‘utanç verici’ engelin, yüzde 10 seçim barajının yıkılması oldu.
Peki HDP barajı nasıl aştı?
Başkanlık sistemine karşı kurulan seçim stratejisi: İlk başta başkanlık rejimine karşı kurulan bir seçim stratejisinin başarısından söz etmek gerek. HDP bu konuda çıtayı en yükseğe koyarak şu ya da bu partideki ‘başkanlık sistemi’ karşıtı seçmenin desteğinin aldı.
Muhtemelen, bu konunun sonuca ne kadar etki ettiğini önümüzdeki dönemlerdeki yoklamalar ortaya çıkaracak ama‘başkanlık sistemine karşı’ kurulan seçim stratejisi iş yaptı (Ak Parti seçmeninin de başkanlık sistemine karşı olduğu da ortaya çıktı denilebilir).
Selahattin Demirtaş faktörü: Üslubu, yaklaşımı ve çizdiği lider profili, esprili yaklaşımı, dinamizmi ve en önemlisi hakiki olması birçok kişiyi ikna etti. Türkiye’nin genç ve farklı profilde lidere ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Arkasında sadece gönüllüler bulunmasına, seçim yarışında dezavantajlı olmasına rağmen Demirtaş seçmeni ikna sürecinde temel bir rol oynadı.
Türkiye partisi vurgusu: HDP tabii ki sadece Kürt siyasal hareketinin partisi değil, Türkiye partisi olma iddiasıyla ortaya çıktı. Gösterdiği adaylarla bunu destekledi (Adaylar her ne kadar birçok kişiyi tatmin etmese, listeler alelacele hazırlanmış olsa bile çok tartışılmadı).
Doğu ve Güneydoğu’dan başlayalım…
HDP bölgede Ak Parti’yi rakip olmaktan çıkardı. Hemen her ilde AK parti oyları dramatik oranda düştü. Çünkü, AK Parti’nin bölgedeki özgüveni partiyi vurdu. Bölge dışından gösterilen adaylar bölgede benimsenmedi. Hatta adayların bile inancı yok gibiydi.
Ancak en büyük darbeyi Erdoğan’ın Dolmabahçe’de kurulan masanın bulunmadığı, Kürt sorunu olmadığı yolundaki sözleri vurdu. ‘Kürt yoktur’a kadar giden söylem Kürt seçmenini HDP’ye yöneltti. İşte bu söylem örneğin Diyarbakır’da HDP’nin oylarını yüzde 80’lere kadar çıkardı. Bölgede hangi partiden olursa olsun herkes ‘çözümün devamından’ yanaydı.
Diyanet tartışması, Kürtçe Kuran konusu, HDP ve Demirtaş aleyhinde, özellikle dini konular üzerinden yapılan muhalefet, Kürtler nezdinde ilgi görmedi, hatta aksi tesir yaptı. Dindar Kürtleri bu anlamda kızdırdı.
Yatırım, istihdam ve ekonomik konular barış sürecinin arkasında kaldı. İnsanlar barış olmadan kalkınma olmaz diyerek süreçle ilgili olumsuz yaklaşıma tepki gösterdi.
Ve son olarak Kobane sürecinin devam ettiği fark edilmedi. Kobane, Kürtler nezdinde ciddi yara açan ve unutulmayan bir konu. Bölgeye hala Kobane’den cenazelerin geliyor olması, Rojava’da IŞİD’e karşı verilen savaşın devam etmesi, hükümeti bu konuda eleştirmeleri, Suriye politikası ve IŞİD algısı son darbeyi vurdu.
Batı’ya gelince…
Batı’daki seçmen( Türk, Kürt ve oy veren herkes) olmasaydı HDP barajı aşamazdı. Bu da Türkiye partisi iddiasının bir kanıtı oldu. İlk başta başkanlık sistemine karşı çıkanlar, sosyal demokratlar, solcular, Alevilerin bir kısmı HDP’ye yöneldi. İkincisi yeni ya da ikinci kez oy kullanan gençler, olan bitene yeter diyerek karşı çıkanlar HDP’ye yöneldi. Ama bunların bir kısmı taktik ve emanet oy sayılabilir.
Batı’da en önemli oy tabanı daha önce HDP çizgisine oy vermeyen ve entegre Kürt olarak değerlendirilen yani Ak Parti ya da CHP’ye oy veren kitlenin ve tabii ki batıdaki dindar Kürtlerin HDP’ye yönelmesi önemli rol oynadı.
Tüm bunlar toplamında Kürt kimliğinin daha öne çıktığını ve daha farkında olarak oy kullanıldığını da söyleyebiliriz.
Yeni dönem
HDP’yle yeni bir dönem başlıyor. Bu dönem her açıdan zor bir dönem; hem HDP hem de Türkiye için.
Çözüm süreci, ama en azından çatışmasızlık süreci mutlaka devam etmeli. Bu noktadan geri dönüş yok. Geri dönüldüğü noktada hem doğuda hem de batıda kaybedilir.
Türkiye’nin Suriye politikasının da eskisi gibi olmayacağını söyleyerek bitirelim.
Yeni ve sürprizli bir dönem. Ama HDP barajı patlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder