Ne zafer ne hezimet
Diken.com 23/02/2015 21:07
Uzun süredir üzerinde
spekülasyon yapılan Süleyman Şah Türbesi konusu kapsamlı bir harekatla son buldu.
İyi de oldu.
Türbe belli ki bir süre
sonra herkesin saldırısına açık hale gelecek, herkes tarafından spekülatif
amaçla kullanılabilecekti. Tabii ki işin bu noktaya nasıl vardığını unutmadan…
Bu harekatı Türkiye
kendi başına yaptı. Bunun aksi zaten niye düşünülsün ki?
Ama bu durum tabii ki
havada koalisyon güçleriyle, karada YPG ve hatta IŞİD ile farklı kanallar ve
farklı düzeylerde bağlantı kurulmadığını göstermez.
Bir beis yok
Çatışma ihtimali her
zaman vardır. Tedbirler buna göre alınır.
Eğer doğrudan çatışmaya
girmek istemiyorsanız, gereksiz kayıp vermemek ve harekâtı zora sokmamak için
her türlü tedbiri alıp her türlü bağlantıyı kurabilirsiniz. Yani bunda bir beis
yok.
Türkiye’nin Süleyman Şah
için yola çıkmadan önce PYD/YPG ile görüşmüş/haberleşmiş olmasından daha normal
bir şey olmaz. Olmaması anormal. Çünkü türbenin bulunduğu Karakozak
bölgesine başka çıkış noktası yok. Mürşitpınar sınır kapısının kontrolü siyasi
olarak PYD’nin, askeri olarak da YPG’nin elinde. Diğer kapı Karkamış karşısında,
o da IŞİD’in elinde, oradan Türbe’ye varmak fiziki olarak mümkün değil.
Sonuç olarak, kimsenin
kimseye dokunmaması konusunda mutabakat sağlandığı da kuvvetle muhtemel. Burada
da bir beis yok.
Zaten herhangi bir
çatışmanın yaşanmaması (YPG ve IŞİD ile) alandaki tarafların durumdan haberdar
olduklarını gösteriyor.
Ne zafer ne hezimet
Harekâtı kategorik
olarak ‘iyi ya da kötü’ olduğu, ‘vatan toprağının
bırakılıp bırakılmadığı’ tartışmalarının dışında ele ele alırsak
teknik olarak bir tahliye operasyonu olduğunu, askerlerin de geri çekildiğini
söyleyebiliriz.
Söylemekte sakınca yok:
Tahliye ve geri çekilme de saldırı harekatı kadar ciddi ve zor bir iştir. Yani
ortada olan ne zafer ne de hezimettir. Hamaset hiç değildir.
İmha da normal
Türbenin tahrip edilmesi
de çekilmeye bağlı bir gelişme. Çekilme harekatlarında genelde geride bir şey
bırakılmamaya çalışılır.
Türbenin bulunduğu yer
sonuç olarak askeri birimdir ve buradan çekilirken herhangi bir şey bırakılmaz.
İkincisi ve asıl
önemlisi türbe türü yapılara düşman olan ve tahrip eden selefi/tekfirci
hareketlerin yani IŞİD’in çekilme sonrası türbeyi yerle bir edeceği
biliniyordu. Böyle bir durumun siyasi sonuçları daha ağır olabilirdi.
Kobani IŞİD’den
temizlendikten sonra YPG’nin koalisyon güçleriyle birlikte IŞİD’e yüklendiği,
IŞİD’in Rakka’ya doğra çekilme eğiliminde olduğu, sıkıştığı oranda
saldırganlaşabileceği ve zaten bir süredir Türkiye’yi tehdit ettiği biliniyor.
IŞİD’in türbeye
saldırmasına fırsat verilmemesi önemli olduğu kadar Musul konsolosluğu
vakasından sonra böyle bir olay Türkiye’de ciddi sorunlara yol açabilirdi.
Politika tutmadı
Türkiye’nin Suriye
politikası tutmadı. Şimdi revizyona gidiliyor. Ve Türkiye Suriye konusundaki
pozisyonunun değişmekte olduğunun farkındadır umarım.
Türkiye IŞİD’e karşı
kurulan koalisyondaki hava unsurlarına katılmamış, İncirlik’i bu amaçla uçuşa
açmamıştı. Zira IŞİD tepkisinden çekinmişti.
Amerika’yla geçen hafta
imzalanan Eğit-Donat Anlaşması’nın ilk amacı silahlı muhalifleri eğitip IŞİD’le
savaştırmak. Bu eğitimin bir bölümü de Türkiye’de verilecek. Anlaşmaya atılan
imza, Türkiye’yi artık IŞİD’in karşısına geçirmiş durumda. Bunun başlı başına
bir risk olması da çekilmeyi hızlandıran nedenlerden birisi.
Dönüm noktası Kobani
IŞİD bir süre önce YPG
karşısında büyük bir yenilgi aldı, Kobani düşmedi. Peki ya şu anda Kobani
IŞİD’in elinde olsaydı? Bu harekat bu şekliyle yapılabilir miydi?
Kobani bazı açılardan
dönüm noktası olmuştur. Kobani’nin Suriyeli Kürtlerde kalması her zaman bir
avantajdır. Türkiye’deki barış süreci, Türkiye’nin ve Suriyeli Kürtlerinin
ortak geleceği, yeni bir Suriye politikası ve IŞİD’le mücadele açısından.
Kobani ve dolayısıyla
Rojava, Suriye’nin geleceğinde önemli bölgeler. Çünkü Türkiye’deki barış süreciyle
Kobani meselesi doğrudan ilintili olmakla birlikte Türkiye’de Türkler ve
Kürtler ortak bir gelecek kurup barışa yol alacaklarsa bunun yansıması
Kobani’de ve yeni Suriye’de de görülecektir. Tersi de geçeridir.
Türbenin yerinin geçici
olduğu söylenmekle birlikte yeni yeri Kobani’de. Bu da Türkiye ile Suriyeli
Kürtlerin geleceği açısından sembolik ortaklıklardan biri olabilir.
Bir süre önce kaçan şans
belki bu kez yakalanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder