24 Şubat 2015 Salı



Ne zafer ne hezimet
Diken.com             23/02/2015 21:07

Uzun süredir üzerinde spekülasyon yapılan Süleyman Şah Türbesi konusu kapsamlı bir harekatla son buldu. İyi de oldu.
Türbe belli ki bir süre sonra herkesin saldırısına açık hale gelecek, herkes tarafından spekülatif amaçla kullanılabilecekti. Tabii ki işin bu noktaya nasıl vardığını unutmadan…
Bu harekatı Türkiye kendi başına yaptı. Bunun aksi zaten niye düşünülsün ki?
Ama bu durum tabii ki havada koalisyon güçleriyle, karada YPG ve hatta IŞİD ile farklı kanallar ve farklı düzeylerde bağlantı kurulmadığını göstermez.
Bir beis yok
Çatışma ihtimali her zaman vardır. Tedbirler buna göre alınır.
Eğer doğrudan çatışmaya girmek istemiyorsanız, gereksiz kayıp vermemek ve harekâtı zora sokmamak için her türlü tedbiri alıp her türlü bağlantıyı kurabilirsiniz. Yani bunda bir beis yok.
Türkiye’nin Süleyman Şah için yola çıkmadan önce PYD/YPG ile görüşmüş/haberleşmiş olmasından daha normal bir şey olmaz.  Olmaması anormal.  Çünkü türbenin bulunduğu Karakozak bölgesine başka çıkış noktası yok. Mürşitpınar sınır kapısının kontrolü siyasi olarak PYD’nin, askeri olarak da YPG’nin elinde. Diğer kapı Karkamış karşısında, o da IŞİD’in elinde, oradan Türbe’ye varmak fiziki olarak mümkün değil.
Sonuç olarak, kimsenin kimseye dokunmaması konusunda mutabakat sağlandığı da kuvvetle muhtemel. Burada da bir beis yok.
Zaten herhangi bir çatışmanın yaşanmaması (YPG ve IŞİD ile) alandaki tarafların durumdan haberdar olduklarını gösteriyor.
Ne zafer ne hezimet
Harekâtı kategorik olarak ‘iyi ya da kötü’ olduğu, ‘vatan toprağının bırakılıp bırakılmadığı’ tartışmalarının dışında ele ele alırsak teknik olarak bir tahliye operasyonu olduğunu, askerlerin de geri çekildiğini söyleyebiliriz.
Söylemekte sakınca yok: Tahliye ve geri çekilme de saldırı harekatı kadar ciddi ve zor bir iştir. Yani ortada olan ne zafer ne de hezimettir. Hamaset hiç değildir.
İmha da normal
Türbenin tahrip edilmesi de çekilmeye bağlı bir gelişme. Çekilme harekatlarında genelde geride bir şey bırakılmamaya çalışılır.
Türbenin bulunduğu yer sonuç olarak askeri birimdir ve buradan çekilirken herhangi bir şey bırakılmaz.
İkincisi ve asıl önemlisi türbe türü yapılara düşman olan ve tahrip eden selefi/tekfirci hareketlerin yani IŞİD’in çekilme sonrası türbeyi  yerle bir edeceği biliniyordu. Böyle bir durumun siyasi sonuçları daha ağır olabilirdi.
Kobani IŞİD’den temizlendikten sonra YPG’nin koalisyon güçleriyle birlikte IŞİD’e yüklendiği, IŞİD’in Rakka’ya doğra çekilme eğiliminde olduğu, sıkıştığı oranda saldırganlaşabileceği ve zaten bir süredir Türkiye’yi tehdit ettiği biliniyor.
IŞİD’in türbeye saldırmasına fırsat verilmemesi önemli olduğu kadar Musul konsolosluğu vakasından sonra böyle bir olay Türkiye’de ciddi sorunlara yol açabilirdi.
Politika tutmadı
Türkiye’nin Suriye politikası tutmadı. Şimdi revizyona gidiliyor. Ve Türkiye Suriye konusundaki pozisyonunun değişmekte olduğunun farkındadır umarım.
Türkiye IŞİD’e karşı kurulan koalisyondaki hava unsurlarına katılmamış, İncirlik’i bu amaçla uçuşa açmamıştı. Zira IŞİD tepkisinden çekinmişti.
Amerika’yla geçen hafta imzalanan Eğit-Donat Anlaşması’nın ilk amacı silahlı muhalifleri eğitip IŞİD’le savaştırmak. Bu eğitimin bir bölümü de Türkiye’de verilecek. Anlaşmaya atılan imza, Türkiye’yi artık IŞİD’in karşısına geçirmiş durumda. Bunun başlı başına bir risk olması da çekilmeyi hızlandıran nedenlerden birisi.
Dönüm noktası Kobani
IŞİD bir süre önce YPG karşısında büyük bir yenilgi aldı, Kobani düşmedi. Peki ya şu anda Kobani IŞİD’in elinde olsaydı? Bu harekat bu şekliyle yapılabilir miydi?
Kobani bazı açılardan dönüm noktası olmuştur. Kobani’nin Suriyeli Kürtlerde kalması her zaman bir avantajdır. Türkiye’deki barış süreci, Türkiye’nin ve Suriyeli Kürtlerinin ortak geleceği, yeni bir Suriye politikası ve IŞİD’le mücadele açısından.
Kobani ve dolayısıyla Rojava, Suriye’nin geleceğinde önemli bölgeler. Çünkü Türkiye’deki barış süreciyle Kobani meselesi doğrudan ilintili olmakla birlikte Türkiye’de Türkler ve Kürtler ortak bir gelecek kurup barışa yol alacaklarsa bunun yansıması Kobani’de ve yeni Suriye’de de görülecektir. Tersi de geçeridir.
Türbenin yerinin geçici olduğu söylenmekle birlikte yeni yeri Kobani’de. Bu da Türkiye ile Suriyeli Kürtlerin geleceği açısından sembolik ortaklıklardan biri olabilir.
Bir süre önce kaçan şans belki bu kez yakalanabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder