Suriye’de son durum: Ortadoğu’da sonucu gerçekler ve çıkarlar belirler
Mart 2011- Eylül 2015. Aradan yaklaşık dört buçuk yıl geçtikten sonra başa dönülmese de, en başta düşünülmesi gereken noktaya geliniyor gibi. Bu nokta, savaş değil siyasi çözümü öngörüyor. Gelinen noktada çözüm için, ‘Suriye’de Esad’lı çözüm ya da Esadlı bir geçiş dönemi’ formülü daha çok ülke ve lider tarafından telafuz edilmeye başladı; Türkiye dahil.
Herkesin bildiği gerçek
Suriye eski Suriye değil, eskisi gibi de olmayacak; ne yönetim ne de iktidar yapısıyla. Bu nedenle herkesin, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunsa bile birkaç parçadan oluşan federal bir ülkeye alışması gerekiyor. Ülkenin parçalanması da ihtimaller arasında. Esad da, Esad’ı devirmek isteyenler de bunu biliyor artık.
Esad olsun olmasın Suriye’de farklı bölgeler söz konusu olacak: Şimdi rejimin kontrolündeki Akdenize’e açılan Alevi, Sunni, Hristiyan, Dürzi ve Kürtlerin de yaşadığı bir bölge; orta ve kuzey bölgesinde bir Sünni, Selefi yapılanma; Türkiye sınırında Kürt bölgesi; küçük bir ihtimal IŞİD bölgesi (IŞID’in kontrol ettiği bölge Selefi-Sünni bölgeye de dahil olabilir).
Suriye’de acil çözüm bulunması gereken konu savaşı durdurmak, ölümlerin önüne geçmek, insanların acı çekmesini ve mülteci akınını önlemek. Yoksa kimse ülkeye acil bir demokrasi paketi filan sunacak durumda değil.
Sorumlu kim?
Suriye iç savaşının geldiği aşamada, düşmanlıkların, rövanşist duyguların, etnik ve mezhebi katliamların, rejimin vahşetinin, Selefi muhaliflerin ve tabii ki IŞİD, El Kaide benzeri zihniyet ve yapıların, demokratik ve birlikte yaşamı öngören bir Suriye’yi nasıl mümkün kılacağı hala soru işareti.
Bu noktaya gelinmesinde kimin sorumlu olduğunun pek çok yanıtı var: İç savaşın nedenlerini, rejimin vahşiliğini, rejimi devirmek için kimlerin elini ülke içine soktuğunu, cihatçıların Suriye’ye akışını kimin kolaylaştırdığını ve Suriye’deki savaşın nasıl kirlendiğini herkes biliyor. Herkesin bu kan gölünde az ya da çok payı, günahı, vebali var.
Bu savaş Suriyelerin savaş değil ve olmayacak. Zaten vesayet savaşı gibi süslü kavramsallaştırmalar kullanılmadı mı bu savaş için?
Esad rejiminin mezaliminden kurtulmak için ayaklanmanın ilk zamanlarında öncü rolü oynayan liberal aydınların, cihatçılar tarafından devre dışı bırakıldıktan sonra, “Bu ayaklanma bizim ayaklanmamız mı?” diye sormaları ya da “Böyle bir ülke haline geleceğimizi tahmin etmezdik” diye yakınmaları Suriye ayaklanmasının kimliği ve ne kadar Suriyeli olduğu konusunda ipucu vermekte.
Örneğin Suriye’de ılımlı muhalefet diye bir yapı var mı? Varsa kim bunlar? Yoksa ılımlı denilen muhalifler IŞİD’den birkaç basamak aşağıdaki Selefi yapılar mı?
Esad’la bir gelecek yok
Gelelim Suriye’de Esad’lı geçiş dönemi önerilerinin daha fazla dillendirilmesine, yani siyasi çözüm opsiyonuna.
Suriye’de Esad’la bir gelecek yok artık. Ancak bir geçiş dönemi söz konusu olabilir. Şu anki durumu masaya taşıyıp siyasi görüşmeler yoluyla bir çözüme varmak tek seçenek.
Bu da Esad’ın da içinde olduğu bir geçiş süreci. Çünkü Suriye’de Esad’dan nefret edenler kadar ehveni şer olarak geleceğini Esad’la görenler de var. Esad’sız çözümde ısrar etmek Suriye’de iç savaşın yıllarca sürmesi anlamına geliyor.
Çözüm Esad’sız da olabilir. Ama dikkat edilirse Esad’lı ya da Esad’sız geçiş denirken kimse rejimden söz etmiyor, çünkü rejimin tamamen çökmesi halinde kurumların ayağa kalkması mümkün olmaz.
Öte yandan herkesin önceliği farklı ama IŞİD neredeyse Esad’dan önceki ortak hedef; hem ABD hem Rusya için. ABD bu konuda Suriyeli Kürtlerle müttefik. Rusların ise Türkiye ve ABD’nin desteklediği Selefi muhalif gruplarla arası yok.
Öncelik IŞİD olunca durum artık rejimi devirmekten farklı noktalara kaymış vaziyette. Yani siyasi çözüm için öncelikle IŞİD, El Nursa ve diğer Selefi yapılarla (bazılarına ılımlı denilse bile) savaşmak gerekiyor. Ayrıca, son aylardaki mülteci krizininin atılan bu adımlardaki etkisini küçümsememeli. Bu açıdan, Merkel’in de Esad’lı çözümden söz etmesi nedensiz değil.
Rusya’nın son manevrası
Bu siyasi süreçte ABD ve Rusya başrolü oynayacak, ikincil rolde İran, Türkiye, Katar yer alacak.
Rusya’nın son manevrasının birkaç gerekçesi var.
Rusya Libya’da olduğu gibi Suriye’yi terk etmeyecek. Suriye Ruslar için Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki son kale.
Giderek güç kaybeden ve yorulan Esad rejiminin Şam’dan, Humus, Halep ve Lazkiye’yi içeren, butik değil bizzat Suriye’nin asıl damarını oluşturan kentlerden oluşan bir bölgeye çekilme ihtimali söz konusu. Ve Ruslar bu son çekilme bölgesini koruyacak.
Masaya oturma zamanı
Bölgede İran’ın ABD ile nükleer anlaşma sonrası enerjisini Suriye’ye yöneltmiş olmasını da eklersek artık çözüm için masaya oturma zamanının yaklaşmakta olduğu anlaşılabilir.
Türkiye de Suriye politikasını henüz tam değiştirmemiş olmakla birlikte belli alanlarda ciddi revizyona gidiyor, gitmek zorunda kalınıyor. Cihatçı akışının kontrolünden sınırların daha sıkı denetlenmesine, IŞİD’le mücadeleden PYD’ye gözdağına, İncirlik’in açılmasına kadar.
Dört buçuk yılda uçuşa yasak bölgeden güvenlikli bölgeye kadar birçok alternatifi uluslararası açıdan kimseye kabul ettiremeyen Türkiye şimdi desteklediği grupların ilerlemesiyle elini güçlendirdi. Ilımlı olduğu hala tartışmalı olan Ahrar üş Şam grubu, gücü, savaş kabiliyetinin artması, olası bir siyasi çözüm için masaya oturtulduğunda, elde somut bir toprak parçasını tutması açısından, Türkiye’nin kendince elindeki kozlardan biri.
Olan Suriye halkına oldu
Sonuç olarak dört buçuk yıldır herkesin parmağını soktuğu kirli bir savaşta pat durumuna gelindi. Olan Suriye halkına oldu. Kimse kendi istediği Suriye’yi yaratamadı, yaratamayacak. Çünkü Ortadoğu’da sonucu romantik hayaller değil alandaki gerçeklikler ve çıkar çatışmaları belirliyor.
Ölümlerin ve savaşın bir an önce durması için herkesin makul öneri ve tavizlerle çözüm masasında bulunması gerekiyor. Barış sağlanır mı bilinmez. Ama kişisel ihtiraslar ve çıkarlar için artık Suriye halkının acı çekmesine son vermek gerekiyor.
Esad öyle ya da böyle yargılanacak. Tıpkı, Miloseviç gibi. Ama şuna karar vermek gerekiyor? Amaç savaşı durdurmak mı yoksa kişisel hırslarla Suriye’de olmayacak hayaller peşinde koşmak mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder