Elini tetikten çeken şiddeti açığa düşürür
Suruç’taki katliam sonrası Türkiye’nin havası baştan aşağı değişti. Maalesef katledilen gençler unutuldu. Birileri bu acıyı bile yaşatmadan manipüle etti memleketi.
Sınırda IŞİD’in bir astsubayı öldürmesiyle eş zamanlı olarak İncirlik IŞID operasyonlarına açıldı ya da iki olay birbirine denk geldi. IŞİD’e savaş açıldığı söylendi, sadece birkaç IŞİD mevziisi bombalandı vs. o kadar.
Tam o sırada Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi havayı bulandırdı, görüş alanı flulaştı. Türkiye’de puslu havayı sevenler o dakikadan itibaren devreye girdi. PKK saldırıyı dolaylı olarak üstlendi; inisiyatifimiz dışındaki birimler vs. dendi.
PKK dâhil birileri Suruç katliamının üstünün örtülmesi için sanki ekstra çaba harcadı. Yani IŞİD konuşulurken konu PKK’ya, hedef de Kandil’in bombalanmasına döndü. O günden bu yana terör olayları, ölü sayıları ve saldırı haberleri artarak devam ediyor.
Şiddet şiddeti doğurdu
Bir kartopu misali aşağı yuvarlanırken şiddet büyüyor. Bu durumun herkese göre farklı gerekçesi ve sorumluları var tabii ki; devlet, PKK, Suriye politikası, masanın devrilmesi, provokasyonlar, tutulmayan sözler, seçim sonuçları vs. Hepsi biliniyor, sıralamak gereksiz.
Şiddet şiddeti doğurdu. Karşılıklı olarak pusuda bekleyen şiddet yanlıları ortaya çıkmakta gecikmedi.
‘Silahlar sussun’ diyenler hep vardı, hep var olacak
Oysa biz bu filmi görmüştük; medya, benzer siyasetçi dili yıllarca içinde bulunduğumuz atmosferde hep vardı. Sadece fırsatını bekliyorlardı. Medyada siyasette bazı şeyler değişti sanıyorduk, yanılmışız.
Ama, her iki taraftan da savaşı savunanlar kadar ‘Silahlar sussun’diyenler hep vardı, hep var olacak; konjonktürel barışçı ve savaşçıların tersine.
Şunu sormak gerekiyor: Yoksa 2011’de Silvan ile ara verilen ve bine yakın insanın hayatına mal olan bir yıllık sürecin sonunda olduğu gibi bu kez de birçok can kaybı sonrası ‘masaya dönüş’ filmini bir kez daha mı izleyeceğiz?
Hatırlatalım ve dikkat çekelim: Çözüm sürecinin gidişatıyle ilgili çeşitli sorular sorulduğunda “Ne yani siz savaş mı istiyorsunuz”diyerek, yıllardır barış sözcülüğünün yanından bile geçmemelerine rağmen barış şampiyonluğunu kimseye bırakmayanlar, şimdi savaş arabalarına binmiş gidiyor.
Madalyonun diğer yüzü
Ortadoğu ve Suriye’de silahlar daha uzun yıllar konuşacak ama Kuzey İrlanda ve Bask örneklerinde olduğu gibi yasal partilerin güçlenmesiyle silahlı hareketlerin kendilerini sorguladığı bir gerçek.
Evet, burası farklı bir ülke ve coğrafya.
Artık silahın kenara konduğu, siyasetin açtığı alanda süren mücadelenin, şiddete karşı barışçıl yöntemlerle devam etmesinin gerektiği bir dönemin eşiğindeyiz.
Bu nedenle PKK sivil ve yasal siyasetin nefes almasının önünü açmalı, silahları susturup ellerini tetikten çekmeli, ateşkes ilan etmeli. Ama en önemsi HDP gerçeğine alışmalı ve kendini yeni döneme uyarlamalı.
Artık hem Türkiye siyaseti hem de PKK HDP’ye alışmak zorunda. HDP eskinin 20 milletvekilli ya da grup kurmak için zorlanan partisi değil (Yoklamalara göre muhtemel bir seçimde konumunu koruyacak). Türkiyelileşme, demokratikleşme, Kürt sorunun çözme kabiliyetine sahip bir Türkiye partisi artık HDP. Seçmenlerinin çoğunun Kürt olması bu durumu değiştirmiyor.
Ama dünyadaki örneklerinde olduğu gibi yıllardır şunu söylüyorduk: Kürt sorununun çözümünde yasal, sivil siyasetin hem halk hem de parlamento nezdinde daha fazla katkı yapar, çözüm insanların öldüğü, sözün değersizleştiği, silahın insanları sağırlaştırdığı çatışma ortamında değil, hemen her konunun çekinmeden tartışılacağı bir siyasi zeminden çıkar. Hala da aynı fikirdeyiz.
PKK ayar vermekten vazgeçmeli
HDP’nin daha fazla inisiyatif alması için PKK/KCK’nın geri durması ve HDP’nin elini zorlaştırması değil önünün açması gerekir. Yani Türkiye siyaseti gibi PKK da HDP’nin önümüzdeki dönemde asıl ve belirleyici aktör olacağının kabullenmeli.
40 yıldır silahlı mücadeleyi önceleyen, dağlarda savaşan bir örgüt için bunun kabullenmek zor olsa da realite bu. PKK/KCK yasal siyasete alışmalı, çeşitli demeçlerle ‘ayar verme’ alışkanlığından vazgeçmeli.
Asıl önemlisi PKK Ortadoğu cangılında Arap ve Fars dünyasının ayak oyunlarının ortasında geleceğinin ancak Türkiye’yle olabileceğini bilerek sivil siyasetin yollarına alışmalı.
HDP de kendi konumu, yeni rolü ve etkisini bilerek daha aktif bir politika gütmeli.
Daha fazla Ortadoğululaştırmadan…
Türkiye bir bütün olarak sorunun çözümünü daha fazla Ortadoğululaştırmadan yol almalı. Öncelikle eller tetikten çekilmeli, sonra ateşkes sağlanmalı ve çözüm artık silahla olmamalı.
Devlet dâhil kimse şiddetle sonuca varamayacak, elini tetikten çeken şiddeti ve şiddeti savunanları açığa düşürecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder