3 Ağustos 2015 Pazartesi


Her savaş sizi kendisine benzetir


Türkiye Suriye ile resmen bir savaşta değil. Ancak, Suriye siyasi ve silahlı muhalefeti Türkiye’de örgütlendi, örgütleniyor. 2011’den bu yana Türkiye bu konuda taraf oluğunu saklamıyor.
Türkiye Suriye savaşına böylesine angaje olunca, Suriye de Türkiye’nin içine girdi. Türkiye belli anlamda Suriyelileşti.

‘Uzmanlar’ın haberi yok muydu yoksa?

Türkiye bu hareket tarzıyla uzun yıllar etkisi olacak bir politikanın tohumlarını ekerken Türkiye-Suriye sınırında bir Pakistanlaşma riskinden söz etmiştik. Bunların bir kısmını bölgedeki kişisel gözlem ve tecrübe, bir kısmını da bizzat benzer süreçleri yaşamış Pakistan istihbarat yetkililerinin bilgilerinden edinmiştik (Aralarında  Taliban’ı Pakistan’da örgütlemiş ve savaştırmış isimler de vardı).
Bu isimler Pakistan’ın içine giren terörle başa çıkmaya çalışırken 2013 başında daha IŞİD henüz bugünkü haliyle ortada yokken şunu söylemişlerdi: “IŞİD benzeri yapılar ya Suriye’de durdurulur ya da tüm bölgeye yayılır. Türkiye cihatçı örgütlenmelere çok dikkat etsin.”
Bu, açık bir bilgiydi. Bu insanlar hala orada, Pakistan’da; tecrübelerini hala paylaşıyorlar. Tüm bunları Türkiye’deki uzmanların ve Suriye meselesine soyunanların bilmemesi imkansız. Yoksa Suriye konusunda mangalda kül bırakmayan‘uzmanlar’ın Afpak hikayesinden haberleri bile yok muydu?
Ama belli ki zamanında kimse cihatçı akımlar ve IŞİD meselesine kafa yormadı. Belki umursanmadı, son aylar haricinde. Bumerang teorisi unutuldu. Kimilerine göre Suriye’de iş kısa sürede bitecekti, dünya tecrübelerine gerek yoktu.
Gelinen nokta herkesin malumu…

Bundan sonra ne olacak?

IŞİD artık hem sınırın Suriye tarafında hem içimizde; katliam yapıyor. Suruç katliamını unutmamak lazım. Bu örgütün sınırda olmasının her zaman riskli olduğu ve sıkıştığı oranda komşu ülkelere ve sınırlara yöneleceği yazmış çizmiştik. Maalesef tüm bunlar doğru çıktı.
Bundan sonra ne olacak?
IŞID konusunda yeni bir safhaya geçildi. İncirlik’in ABD’nin kullanımına açılmasıyla IŞİD’in ilk kez Türkiye’ye doğrudan ateş açması bir tesadüf müydü? Muhtemelen öyle. Ama her savaşta olduğu, savaşların doğasında olduğu gibi Suriye savaşında da IŞID konusunda kırılma yaşandı.
Belli ki IŞİD konusunda ‘Tehdit oluşturmadığı, dokunmadığı sürece zararı yok’ politikası ‘sınıra dayandı.’ Sınırın Suriye tarafında rahatça siper kazan, mayın döşeyen, sırıtarak sivillerin geçişini engeleyen IŞİD militanlarını rahatlıklarının nedenleri hep tartışılıyordu. Bu görüntüleri artık görmeyeceğiz muhtemelen. Keşke bu yüzleşme 32 genç insan katledilmeden yaşansaydı.
Türkiye, İncirlik’in ABD tarafından kullanılmasına yeşil ışık yakma kararından sonra IŞİD’e karşı kurulan koalisyonun aktif bir üyesi artık. Kimilerinin söylediğinin aksine olan bitene dışarıdan bakma lüksü de yok bundan böyle.
Bu durum karşısında anlamsız, saçma kavramsallaştırmalara da gerek yok. Türkiye daha önce koalisyona dolayı destek verirken şimdi doğrudan koalisyonun ve IŞİD’le mücadelenin içinde. Hem ABD ile ortak hem de bağımsız hareket ediyor.
Türkiye’yi Suriye’ye çekmeye çalışanlar olduğu gibi Türkiye’de buna hevesli olanlar olduğunu, ABD’nin Türkiye’yi iç savaşın başında heveslendirdiğini, içeri girmesi için teşvik ettiğini, ama gerisini getirmediğini biliyoruz. Yani ABD’nin bölgede kendisi değil ama kendisi adına hareket edecek alt emperyal ülkeler aradığını ve uzun süre cihatçı muhaliflere de sıcak baktığı bilinir.

İŞİD operasyonu aynı zamanda Suriyeli Kürtlere de mesaj

İncirlik Üssü’nü ABD uçaklarına operasyon amaçlı olarak açma kararı PYD-YPG’nin Cerablus- Mare hattına dayanmış olmasıyla da ilişkili. Türkiye ABD’yle muhtemelen PYD’nin Afrin kantonuna ulaşmasını önlemek için anlaştı.  İŞİD operasyonu aynı zamanda Suriyeli Kürtlere de mesaj. Üstelik IŞİD operasyonu Suriyeli silahlı muhalif grupların de elini rahatlatacak.
Ancak IŞİD operasyonu ile Kandil’in aynı zamanda bombalanmasının bu denklemdeki yeri hala soru işareti. İşin Kandil safhası Suriye’den çok iç politikayı tahkim etmeye ve ‘barış süreci’ni sonlandırmaya yönelik çok tehlikeli bir adım.

Suriye’ye girmeyi aklınıza bile getirmeyin

IŞİD’e karşı geç de olsa düğmeye basılmıştır. İçeride ve dışarıda çok dikkatli olmak gerekir. Sınırın Türkiye tarafındaki köyler, sınır hattındaki hareketler, ilçelerdeki yapılanmalar dikkatle izlenmeli.
Bundan sonrası için yapılacak ilk şey Suriye politikasını baştan sona yeniden ele almak ve Suriye’ye şu ya da bu şekilde girme fikrini akla bile getirmemek.
Öncelikle ‘IŞİD eşittir PYD’ mantığını aşmak, cihatçı-tekfirci örgütlerin uzun vadede ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha hesaba katmak gerekiyor.

Bugün IŞİD yarın Nusra olabilir


Türkiye için Suriye’den gelecek en büyük tehdit IŞİD, Nusra ve benzeri zihniyetteki örgütler.
Bugün IŞİD’in yaptığını irdelerken yarın Nusra benzeri örgütlerin Esad’ı yıkma çabalarının ardından hangi sınırlara ya da sıkıştıklarında nereye yöneleceğini değerlendirmek lazım.Pakistan örneğinde olduğu gib bu tür örgütlerin uzantılarının uzun vadede Türkiye’de kalacağını ve uzun yıllar etkili olacağını söylemek gerekiyor.
Bu durum değerlendiriliyor mu acaba? Belli ki yanıt hayır.
Suriye bir cihatçı cenneti. Tekfirci, Selefi grupları ılımlı diye sunmak inandırıcı değil. Suriye’de ılımlı muhalefet diye tarif edilen yapıların ne kadar ılımlı olduğunu bir kez daha soralım.
Ve gözden kaçırmayalım, bu cihatçı grupların önümüzdeki dönemde daha da tehlikeli olma ihtimalleri yüksek. IŞİD konusunda olduğu gibi geç kalmadan önlem almak gerek.
Çünkü her savaş bir süre sonra sizi kendisine benzetir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder