İmralı ile Kandil arasında çelişki yok, olsa olsa nüans var
METE ÇUBUKÇU
Kamuoyu, süreci ‘çözmek’te zorlanıyor. Çözüm sürecini destekleyen, karşı çıkan, destekleyen ama detaylarda itirazı olanlar, sürece halel gelmemesi için olumsuz noktaları görmezden gelenler, her şeye rağmen kulaklarını yüksek sesle bağıranlara kapatanlar var.
Tabii ki sürecin gidişatını, vadettiği gelecekten çok, durduğu siyasi perspektifin bekası adına günlük siyasete yontmaya çalışanlar da söz konusu. Bir de bu işe, barışın ilkeler temelinde, eşit zeminde, hukuki temelde müzakerelerle yürütülerek kotarılacağına inanıp Türkiye’nin barış ve demokrasiye ihtiyacıyla yola çıkanlar. Tabii ki bu sürece hiç inanmayan ve istemeyenler de mevcut.
Karşılıklı irade önemli ama yetmeyebilir
Her şeye, tüm tartışmalara ve kafa karışıklıklarına rağmen uzun süredir dağda çatışmanın olmaması ciddi şekilde değerlendirilmesi gereken bir konu. Evet, sürecin devamına yönelik karşılıklı bir irade var ve bu önemli. Ama bu irade mevcut haliyle yetmeyebilir.
Nitekim Ortadoğu’nun içinde bulunduğu girdabı düşününce bu iradeyi ileriye taşımak için vakit kaybetmemek gerektiği ortada.
Çözüm sürecini uzattıkça, sorunun ve çözümün uluslararası hale geldiği, Irak Kürdistanı ve Rojava’daki IŞİD’e karşı savaşla birlikte Kürt meselesinin her ülkenin kendi meselesi olmaktan çıktığı da sır değil. Süreç uzadıkça çözümün kendisi de ait olduğu topraklara uzak düşecek gibi.
Çünkü bölgede, farklı ülkelerdeki sorunun çözümü sadece o ülkelerle sınırlı değil; doğrudan bölgedeki gelişmelerle bağlantılı. Her ülke kendi içindeki meseleyi Kürtlerle birlikte çözmeyi başarabilir; ama bu çözümün, bölgede Kürtlerin genel konumundan bağımsız olarak ele alınması giderek zorlaşabilir.
Atlanan cümle
Bu cümlelerin ardından sürecin geldiği noktada HDP heyetinin son İmralı ziyareti sonrası açık kanallardan paylaştığı bilgiler üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak, belki birçok kişinin atladığı ya da görmek istemediği bir cümle sanki bundan sonraki gidişatı belirleyecek gibi görünüyor.
Sırrı Süreyya Önder’in Öcalan’dan aktardığı cümle şöyle: “Yine sürecin başlangıcında gerillanın geri çekilme yürüyüşüne değinerek, buna karşın kalekol ve HES yapımlarına odaklanılmasını eleştirdi. Yasal güvence sağlanmadan yaptığı bu çağrılarında yanılgılı olduğunu ve Türkiye halklarına özeleştiri verdiğini açıkladı.”
Öcalan 2013’ün Mart ayındaki Nevroz’da dağlardaki silahlı güçlere geri çekilme ve Türkiye topraklarından çıkma sinyalini verdiği silahsız siyaset çağrısı yapmıştı.
İmralı şimdi, “Buna paralel adımlar atılmadı, ilerlemek istiyorsak somut adımlar gerekir aksi halde yeni bir çekilme çağırısı yok” diyor.
Savaş çağrısı değil, güven eksikliği
Bu sözler belki farklı görüşmelerde ele alınan ama ilk kez bu kadar net olarak telaffuz edilen bir durum. Kastedilen şu: Bundan böyle İmralı’da devletle yapılan görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan konularda adım atılmaz, resmi müzakerelere başlanmazsa PKK pozisyonunu koruyacak.
Bir savaş çağrısı değil tabii ki bu. Ancak çözüm, resmi ve yasal düzeyde belli bir aşamaya gelmedikçe, taraflar sözlerinde durmadıkça silahlı güçler de kendi pozisyonlarını koruyacak. Artık tek tarafı adım atılmayacak.
Yani özetle sürecin gidişatını yönelik bir güven eksikliği devam ediyor, verilen sözlerin tutulmadığı havası hakim. Bu PKK için de geçerli tabii ki.
Öcalan ile Kandil arasında çelişki yok
Uzun süredir Kürt siyasi hareketinde belki alçak sesle ama çokça dillendirildiği üzere devletin/hükümetin/görüşmecilerin ‘Kürtleri oyaladığı’ kanısı hâkim. Hükümet cenahında ise Kürt hareketine yönelik ‘Lider bizimle uyumlu davranıyor’ şeklinde özetlenebilecek bir hava var. Öcalan’ın yukarıdaki cümlesi, son dönemlerin moda tabiriyle, bir algı operasyonuna izin verilmeyeceğinin ve durumun ‘iyi-kötü’ meselesi olmadığının işareti.
Öcalan, Kürt siyasi hareketine kontrolü kendisinde olduğunun, Kandil ve Kürt siyasi hareketinin farkı kanatlarından gelen talep ve itirazları da değerlendirdiğinin mesajını veriyor. Bu nedenle Öcalan ile Kandil arasında ‘çelişki’ yok; varmış havası yaratanlar yanılıyor. Ortadoğu’da 30 kusür yıldır ayakta kalan bir yapının İmralı/Kandil gibi ayırımlarla farklı noktalara gitmesi beklenemez.
Savaş PKK’nın pozitif algısını da terse çevirebilir
Üstelik son dönemde Batı nezdinde yeniden değerlendirilen, IŞİD mücadelesinde öne çıkan, yani bir aktör olarak ele alınmaya başlanan PKK çizgisi için bir bölünme şimdilik zor görünüyor.
Diğer açıdan PKK’nın Irak ve Suriye’de YPG ile cephe genişletmesi sonrası, Türkiye’de yeni bir savaşı göze alması da zor. Bir savaş Batı nezdindeki ‘pozitif algıyı‘ da tersine çevirebilir.
Özetle Kandil ile Öcalan arasında uçurum yok, olsa olsa nüans var; son kertede birbirini tamamlayan yapılar bu ikisi. Ancak son karar verici tabii ki Öcalan.
Bu açıdan ‘Kandil kötü Öcalan iyi’ kampanyası da sadece niyet beyanı ve kafa karıştırmadan başka bir şey değil. Öcalan’ın özeleştiri açıklaması tüm bunlara yanıt ve sürecin devamı açısıdan da önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder