9 Nisan 2015 Perşembe



Yeni Ortadoğu (3) – İran: Hem eskiyi hem yeniyi biliyor

Yeni bir Ortadoğu’dan söz ediyorsak, ‘yeni‘ tanımlamasına en kolay uyum sağlayabilecek ülke İran olabilir. Hem de kendine özgü politikasını değiştirmeden.
İran bugün, geçmişten gelen tecrübesi sayesinde yaptığı manevralarla, farklı yer ve zamanda farklı tavırlar alıp ilerliyor. Bu manevra kabiliyeti uzun yıllardır bölgeyi iyi takip etmek ve bölge dengelerini iyi bilmekten kaynaklanıyor.

Her ülkeye göre politika

İran devriminin ihraç edilmesi politikası artık gerilerde kaldı. İran artık bölgede tek tek ülkelerde, o ülkelerin yapısına göre siyaset uyguluyor, ama anlık değişimlere göre de pozisyon alabiliyor.
Örnek mi? ABD ile nükleer pazarlık yaparken, Irak Şam İslam Devleti IŞİD ya da DAİŞ’e karşı Irak’ta askeri olarak varlık gösteriyor; bu bağlamda Washington’la IŞID karşıtlığı temelinde askeri, taktik işbirliği yürütüyor. Bu resmi bir işbirliği olmamasına rağmen iki taraf da sadece bu zemin üzerinde yol almaktan şikâyetçi değil. Dahası İran buradan devşirdiği meşruiyeti Suriye’de kullanıyor, orada da elini güçlendiriyor.
Nükleer pazarlık zaten başlı başına değerlendirilmesi gereken bir İran politikası: ‘Yaparsak biz tek başımıza bu anlaşmayı yaparız’ demeye getiriyorlar ki bu bir başarı. Kimse dönüp üç beş sene önceki denkleme ve çabalara vs. bakmıyor.

Acem oyunu-Bizans oyunu

İran bölgede ‘eskinin yenisi’ düzene ayak uydurmuş ve belirleyici olmuş durumda. Yeni düzen henüz kurulmamış olsa da Tahran en azından belli yerlerde ipleri elinde tutuyor.
İran, Türkiye ile birlikte bölgenin en önemli ülkelerinden. Söylemek lazım: Devlet geleneği olan ve her şeye rağmen bu tecrübeyi devam ettiren iki ülkeden birisi.
Buna bazıları amiyane tabirle ‘Acem oyunu’ da diyebilir ama buralarda da ‘Bizans oyunu’dur onun karşılığı. Gerçi bizdeki Bizans oyunu genelde içerideki siyaseti tanımlamak için kullanılır.

Mezhep kartı

İran yeni Ortadoğu şekillenmesinde mezhep kartını elinde  tutan ülkelerden; Ortadoğu’daki Şiilerle dirsek temasını kaybetmemeye çalışıyor. Bu açıdan yeni Ortadoğu’nun mezhep üzerinden şekillenme realitesinin bir yanında İran yer alıyor. Mezhebi zeminde bölünme yeni bir durum olmamakla birlikte yeni dönemde zaman zaman körüklenecek, tehlikeli yaklaşımlardan biri.
Bölgedeki liderlik mücadelesinin mezhep üzerinden kurulmaya çalışılması ihtimali yüksek ve çok tehlikeli.
İran’ın en büyük avantaj ve dezavantajı da bu. Ama İran’ı öne çıkaran sadece mezhep kartı değil tabii ki.

Türkiye parantezi

Bir parantez açalım: Türkiye’nin Arap ayaklanmalarında bir esin kaynağı olmasının altında yatan en önemli neden sadece Müslüman ülke olması değildi, Sünni olması hiç değildi. Türkiye’nin en büyük özgünlüğü bir ayağını Avrupa diğerini Ortadoğu’ya basan seküler, birçok eksiği olsa da demokratik, sosyal bir devlet, bir yüzü AB diğer yüzü Ortadoğu’ya bakan çoğunluğu Müslüman bir ülke olmasıydı. Tüm bunlar Türkiye’nin bir denge unsuru olması ve denge politikası gütmesinin gerekçeleri. Parantezi kapatalım.

Hareket kabiliyeti

İran’a dönersek, köklü bir tarihe, devlet geleneğine ve çok katmanlı diplomasi kültürüne sahip bir ülke. Savaşlar ve ambargolarla ciddi problemler yaşayan zengin petrol ülkesi. Şii mezhebi üzerinden Ortadoğu’nun birçok bölgesinde devlet dışı aktörlerle dirsek teması var.
Bu özellik, İran’a hareket kabiliyeti sağlıyor; hem sorun yaratıyor hem de sorun çözebiliyor. Bir yanında Hizbullah ve Hamas ilişkileri, diğer yanında Irak’ta alanda, öte yanında ABD’yle masada müzakerede.
Nükleer müzakereler sonrası İran’ın izolasyonu sona erip dünyayla entegre olabilir. Yatırımlar, petrol satışları, yeni anlaşmalarla ekonomik olarak bir çekim merkezine dönüşebilir.

Doğru konjonktür

İran yıllardır devam eden nükleer enerji tartışmalarına hem içeride hem de dışarıda doğru bir konjonktür yakalayarak çözüm aşamasına gelmeyi başardı. ABD yönetiminin de iki dönem boyunca gerçekleştirdiği en somut ilerleme ve başarı bu oldu. İran’da Ruhani içeride gerekli dengeleri kurarak, halkı arkasına alarak, dışarıda da ABD ve diğerleriyle masaya oturarak bu işi kendi halletti. Üstelik tek başına ve masanın diğer ucuna beş artı bir büyük gücü oturtarak.
Ayrıca, Suudi Arabistan ve İsrail’e karşı elini güçlendirdi. Suudi Arabistan ve İsrail her ne hikmetse İran karşıtlığı  konusunda zımni bir işbirliği içinde.

‘Yeni’ deyip ‘içini boşaltarak’ değil

Tüm bu hamleler bölgenin yeniden yapılanmasında ipuçları veriyor.
Sonuç itibariyle belli yerlerde çok tehlikeli olan mezhep kartını kullanan İran’ın manevra kabiliyeti sadece mezheple açıklanamaz.
Yani beğenelim beğenmeyelim, İran, kendi politikasından vazgeçmeden, yeni durumlara karşı pozisyon geliştirebiliyor, esnek politika güdebiliyor, yüzyıllık tecrübesini kullanarak ayakta kalıyor.
‘Yeni’ deyip ‘içini boşaltarak’ değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder