29 Aralık 2016 Perşembe



Halep’ten sonra ne olacak?

23 Aralık 2016
  

Bundan 3-4 ay önce “Halep’i alan savaşı kazanır” demiştik. Kısmen doğruydu. Çünkü Suriye’de Halep tarih boyunca olduğu gibi savaş sırasında da en kritik yerlerden biriydi. Suriye ordusu, Ruslar ve İran yanlısı milislerin desteği ile sert muharebeler sonucu kenti aldı. Bir insani dram, sivil katliamı yaşandı bu arada.

Suriye savaşı başladıktan bir süre sonra zaten Suriyelilerin savaşı olmaktan çıkmış, kirli, herkesin elini soktuğu ve herkesin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği bir kanlı bir masaya dönüşmüştü.  Muhalif grupların bazıları cihatçılar ve uzantıları, El Kaide, Nusra, IŞID uygulamalarıyla Suriye rejiminden geri kalmadılar. Sadece IŞİD; El Nusra ve uzantıları değil, selefilik üzerinden yürüyen grupların savaşından zaten ne bir ülke, ne de özgürlük çıkardı, öyle de oldu.

Suriye’de Esad yönetimi ülkenin omurgasını oluşturan Şam, Hama, Humus, Lazkiye’ye Halep’i ekleyerek tamamladı. Halep’in özgünlüğü, savaşın başından bu yana şehrin önemli bir bölümünün Esad yönetiminin yanında kalmasıydı. Muhaliflere güvenemedikleri ve onlarla bir gelecek görmedikleri gerekçesiyle rejimin yanında kalanların içinde hatırı sayılır sayıda Sünni ve Hristiyan’ın, ayrıca  esnaf ve Halep ticaret erbabını bulunduğu biliniyor.

Ama asıl önemlisi Halep’in doğu-batı, kuzey-güney aksını tam ortasında olması. Zaten Suriye ordusu ile diğer güçlerin bu kente bu kadar sert ve acımasız yüklenmesinin nedeni de bu.
Halep’le birlikte savaşın en önemli safhası kapandı. Cihatçı muhalifler, Nusra yanlısı Şam Fetih cephesi ve diğerleri büyük oranda kaybetti ve İdlip’te yoğunlaşıp sıkıştı. Bu savaşın bittiği anlamına gelmiyor. Şimdi yeni bir bölüm açılıyor.

Üstünlük Suriye ordusu ve rejiminde artık. Ancak bu her tonda ve eğilimdeki muhaliflerin savaşı bırakacakları anlamına gelmiyor. Kimilerine göre savaş şimdi başlıyor.

Bundan sonra olabilecekler için şunlar söylenebilir.
Suriye yönetimi Batı Suriye’de büyük üstünlük sağladı. Bu psikolojik ve askeri üstünlüğün geri çevrilme artık zor.

Suriye yönetimi ikinci adım olarak İdlip’i hedefleyecek. İdlip’te tıpkı Halep gibi çok vahşi bir muharebe yaşanabilir. Siviller yine bu savaşın kurbanı olabilir. Bir diğer şık ise Rusya’nın sivillerin kalması şartıyla muhaliflerin kentten çıkmasını zorlamak olabilir. Burada Türkiye’ye rol düşer.

Ortadoğu’yu bilenler ve başından bu yana Suriye savaşını takip edenler ve tabii ki alandaki dinamikleri bilenler başından beri, Ruslar ve İran destekli grupların Halep’e yükleneceğini bilirler. Öyle söyledik, öyle de oldu. Ancak bu dinamiklerin farkında olmayanlar, bölgeyi bilmeyenler sürekli olarak yanıldı.


Bu arada Mare Cerablus hattı denilen bölge Türkiye tarafından kapatıldı. Bu açıdan Kürtlerin kantonlarını birleştirme umudu da kalmadı. Ruslar ’da alandaki hâkimiyetleri ve alandaki inisiyatifleri sayesinde gelişmeleri yönlendirme kapasitesini arttırdı. Ayrıca IŞİD ve Nusra ile benzeri gruplara karşı birlikte hareket etme kararı alındı.


Muhalifler için İdlip şimdilik son durak. Ya orada savaşacaklar ya da Türkiye’nin kontrolündeki bölgeye çekilecekler. Bu aşamada iki yol var önlerinde. Türkiye’nin kontrolündeki bölgede kalacaklar ama burada ne yapacaklar bu soru işareti. Ya da ya da Fırat Kalkanı harekâtına eklemlenecekler ve ardından Rakka’ya doğru yol alacaklar.

Rakka savaşı ise daha karmaşık. Halep ve İdlip’ten çıkan muhalifler IŞID savaşında kullanılabilir. Ruslar bunu destekler. ABD buna çok ses çıkarmaz.
Öte yandan cihatçı grupların kendi aralarında çelişkileri mevcut. Birincisi Aralarında El Kaide kökenli, El Nursa uzantılı Ahrar Şam ve isimlere aydan aya değişen gruplar var. Halep’ten çıkmayan, kamyonları yakan gruplar bunların arasındaydı. Bu gruplar hem Suriye hem de çevre ülkeler için çok tehlikeli. Bundan öte bazı gruplar yola Esad yönetimini devirmek için çıktıklarını Suriyeli Kürtlerle savaşmayacaklarını söylüyorlar. İçlerinde Türkiye’ye kızgın olanlar da var.

Halep bir dönüm noktası oldu. Suriye yönetimi doğu Suriye için ise şimdilik hareket etmeyecektir. Ayrıca önümüzdeki dönemde Rakka konusunda Esad rejiminden yardım talep edilirse buna da şaşırmamak gerekir.


Halep bir turnusol kâğıdı oldu. Sadece Suriye’de bundan böyle kimin etkili ve söz sahibi olduğu konusunda değil. Kimin kendi politikasını uygulama gücü olduğunu, kimin ise savunduğu politikaların gerisine düştüğünü göstermek açısından. Yeni şimdilik kazanan ve kaybedenleri net olarak gösterdi Halep.  

Dinlemek isteyenler için Link: https://www.youtube.com/watch?v=J1w3xNZbD6g

18 Kasım 2016 Cuma


Rakka Operasyonu olurken Suriye’de kim ne hesap yapıyor?

18 Kasım 2016

Dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=CbjtTikeogM

Suriye'de hatlar netleşiyor. Son noktayı koymak için hala vakit var ama kalın çizgileriyle sınırlar belli oluyor.
Türkiye'nin bütün itirazına rağmen ABD Rakka operasyonunu YPG ile yapıyor, yapacak.

Bu nedenle Türkiye YPG'yi Menbiç'ten ayrılması Fırat'ın doğusuna çekilmesi konusunda zorladı. YPG Fırat’ın doğusuna çekildi ya da çekilecek. Yani Amerika’nın YPG ile yapacağı bir Rakka operasyonu karşılığında, Fırat’ın doğusuna çekilen bir YPG. Pazarlık yoksa bile karşılıklı bir al ver gibi.

YPG Rakka yakınına kadar gidecek. Ama içeri girmeyecek, giremez. İçeriye Demokratik güçler içindeki az sayıdaki Arap unsur girebilir. Çünkü oraya Kürtlerin girmesi nazik durumlar yaratabilir. Ne kadar sürede sonuç alınacağı belli olmaz ama öyle kısa sürede bitmez, bu kesin. IŞİD gücünü yitirse, eski cazibesi kalmasa, paralar azalmış olsa da Rakka’da kolay lokma değiller. Tıpkı Musul’da olduğu gibi. Ama buraya kadar ABD istediğini gerçekleştirdi denilebilir. Ancak Rakka operasyonunu tek başına ele alamayız. Uzantıları var.
Türkiye 100 kilometrelik Mare-Cerablus hattını enine ve derinliğine kapattı. 30 kilometre derinliğe inildi. El bab’ın yakınlarında. Yani iddia edilen “Kürt koridoru” böylece kapanmış oldu.  Burada da Türkiye istediğini gerçekleştirdi.

El Bab ne olur belli değil. Türkiye girecek deniyordu. Ama kolay olmayacağını hem söylüyorduk. Nitekim Savunma Bakanı Işık: "El Bab konusunda sadece Türkiye'nin değil ABD ve Rusya'nın düşünceleri var" dedi. Çünkü burası Halep’e çok yakın ve bir süre sonra Rusya ve Suriye ordusu buraya yürüyebilir. Çünkü kritik bir yer orası. YPG de Membiç’den El Bab aracılığı ile Afrin’e ulaşma isteğinden vazgeçecektir. Yani El Bab işi öyle hemen halledilecek ya da kolay girilecek bir yer gibi durmuyor.

İlk kez Rusların Kuznetsov uçak gemisi Suriye kıyılarında. Bu önemli. Ruslar ve Suriye Ordu'su muhaliflerin bulunduğu bölgeye ağır saldırılar düzenliyor. Siviller çok zor durumda. Dünya'nın umurunda değil. Halep Esad’ın eline geçerse oradaki gruplar Nusra, yeni adıyla Şam Fetih grubu, Ahrar ar Şam ve diğerler cihatçı gruplar burayı boşaltıp İdlip bölgesine çekilmek zorunda kalabilir. Esad rejimi istediğini gerçekleştirebilir.

Halep düşerse zaten savaşın gidişatı ve kimin nerede olacağı belli olur. El Bab da rejimine geçebilir.
Yeniden Rakka’ya dönelim. Kobani'deki cephe savaşında kimine göre 3bine yakın kayıp veren IŞİD artık çekilme taktiği uyguluyor. Ama Rakka son nokta burada direnip tuzak kuracaktır. El Bab Hattından da çekildiğini biliyoruz ama çekilirken geri hatlarda hep hücreler bırakarak gitti. Diğer yandan IŞİD'den  kaçan Suriyeli unsurlar da diğer cihatçı gruplarla birleşeceklerdir.

Rakka savaşı son episodlardan biri olabilir. Çünkü Rakka'dan sonra resim daha netleşecek ABD ve Rusya'nın IŞİD ile işi azalınca asıl resim ortaya çıkacak. Zaten şu anda herkes pozisyonunun sonrası için belirleme derdinde. IŞİD gidecek ama hemen değil. Suriye'deki savaş kimsenin istediği gibi gelişmedi, kimsenin istediği gibi bitmeyecek. Zaten Suriye'nin geleceği kimseni umurunda değil. Önemli olan savaşın bir noktada durdurulması. Çünkü en azından insanlar ölmeyecek. Sonrası ise büyük bilinmezliklerle dolu. 

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Dinlemek isteyenler için: 15.08.2016
Mete Çubukçu: “Halep’i alan savaşı kazanır” medyascope.tv/2016/08/14/met… @medyascopetv aracılığıyla
HALEP'İ ALAN SAVAŞI KAZANIR !

15.08.2016

5.yıl içindeki Suriye savaşı en kritik dönemlerinden birinde. 5 yıldır kenti aralarında bölüşüp zaman zaman birbirlerinde üstünlük sağlayan taraflar, bu kez kenti tamamen ele geçirip, savaşın genel gidişatını da yön vermek daha doğrusu savaşın sonucunu belirleyecek  adımı atmak istiyor.

Halep Suriye'nin barış zamanı olduğu kadar savaş döneminin de en önemli kenti. Önemli çünkü, ne muhalifler ne de rejim kenti 5 yıldır yanında çekebildi. Iddialı  bir tez olabilir ama "Halep'i alan savaşı kazanır".

Savaş öncesi söylenen ezberlerin, Türkiye'de Suriye'yi pek bilmeyenlerin öne sürdüğünün aksine Halep'de Alevi-Sünni ayrımı değil,  ekonomik çıkarlar, Sünni küçük burjuvazinin, ticaret erbabının belli kısmıyla rejimin yanında durması, Hristiyanların cihatçı muhaliflere güvenmemesi hatta rejimden hoşnut olmayan ancak muhaliflerin herhangi bir gelecek projesi sunamamsı neticesinde farklı grupların Şam yönetiminin yayında durması kentteki ve genel savaşın gidişatındaki durumu belirledi.

Halep önemli. çünkü Halep savaşını kendi lehine çeviren taraf ülkenin en önemli lojistik destek koridorunu kontrol edecek. bunun anlamı şu: muhalifler kazanırsa insan ve silah sevkiyatı yolunun rahatlatacak ve ülkenin güney ve doğu kısmını kontrol edebilecekler. Rejim kazanırsa Şam Halep hattı dahil olmak üzere kuzey- Güney ve Batı üçgeni kurarak üstünlüğü ele geçirecek. İki taraf için de bu çok önemli.

Suriye'nin 4 önemli kenti var. Şam, Halep, Humus ve Hama. Buralara hakim olan ülkeye hakim olur. Diğer bölgeler örneğin ülkenin doğusu ve Güney doğusu o kadar önemli değil.

Halep savaşını kazanan kısa süre sonra kurulacak yeni bir Cenevre masasında eli güçlenecek ve karşı tarafı kendisine mecbur edebilecek.

Halep savaşı Suriye savaşının sondan önceki en önemli mücadelesi olacak gibi görünüyor. Özellikle Türkiye açısından en kritik cephelerden birisi. İnsanı ve askeri acıdan. Her halükarda Halep'i kim alırsa alsın binlerce insanın kenti terk edip Türkiye'ye yönelmesi söz konusu. Askeri açıdan ise eğer muhalifler kaybederse sadece sivil değil yüzlerce savaşçı -ki bunların bir kısmı radikal gruplardan oluşuyor- Türkiye sınırına yönelecek. Yani Türkiye her anlamda ciddi bir yük, risk altına girecek. Bu arada Kapılar sivillere sonun kadar açılmalı. Burada bir beis yok. Ama ya muhalif savaşçılar? Bu sorunun yanıtı sanırım Türkiye'yi meşgul edecek nitelikte.

Alandaki duruma gelince.

Kent ikiye hatta üçte bölünmüş durumda. rejim güçleri, muhalif gruplar ve Kürtler kentte farklı alanlarda hakimler. Rejimin Halep'in merkezini ve geniş bir çember çizilirse dış çeperleri kontrol ediyor. Muhalifler bu dış çemberi Güney Batı'dan kırmış durumda. Bu arada Muhalifler Kürtler de rejime muhalif ve hem rejimler hem de muhalefetle çatışıyor.

Savaşların anası olarak da isimlendirilen Halep savaşında muhalifler uzun süre sonra güç birliği yaparak rejimin kuşatmasına kırdı. Bunun savaşın gidişatına etkisini önümüzdeki günlerde göreceğiz ama şu an için belirleyici bir durum değil. Çünkü rejim genelde bu tür geri çekilişler sonra çok daha sert karşılık verebiliyor. Hava kuvvetlerini kullanıyor, daha acımasız olabiliyor.

Peki bu muhalifler kim? Rejim ne yapıyor?

Muhalifler birçok farklı gruptan oluşmakla birlikte asıl savaştan çekirdeği cihatçı gruplar oluşturuyor. Fetih Ordu'su adı altında toplanan grubun içinde El Kaideden ayrıldığını söyleyen eski El Nusra yeni "Şam Fetih" grubu bulunuyor. Nusra'nın El Kaideden ayrılma konusu bu işin uzmanlarını çok ikna etmiş değil. Çünkü ' Nusra terör örgütü listesinden çıkabilmek, Batı'nın muhalifler konusundaki tereddütünü ortadan kaldırmak için kendini kamufle etmek istiyor' diyenler var. haksız da sayılmazlar Çünkü yeni grubun söylem ve çizgisine bakıldığında El Kaiden çok farklı bir şey görülmüyor. Hatta, ABD ve Batı'nın Rusya'nın etkisini azaltabilmesi için bu gruplara şimdilik göz yumduğu, TOW gibi önemli bir silahı sağladığı ( bu silah Ilımlı muhalif gruplara verilmişti ama Nusracıların eline geçtiği) söylenmekte.Yanlış da değil. Ama ABD bu konuda hala hata yapmaya devam ediyor. Fetih Ordu'su adlı 30-40 bin kişilik karışık muhalif gruplar ilk kez böylesi bir ortak karargah ve askeri merkez oluşturarak ciddi şekilde bu savaşa hazırlanmış durumda.

Rejime gelince,
Muhalifler Halep kuşatmasını yarınca, rejim güçleri kente Hizbullah, İran'dan gelen Afgan Hazara milisleri de dahil olmak üzere kendi güçlerini yığmaya başladı. Bu arada havadan kentin diğer bölümünü bombalamaya devam ediyor. Ancak, Suriye Ordu'su çok yorulmuş durumda ve bu son SAVAŞI kaybettiği takdirde önemli darbe yiyebilir. Halep savaşı Rusya'nın devreye girdiği 2015 ortalarından bu yana rejimin el ettiği kazanımları tersine çevirebilir ya da savaşı tamamen rejimin lehine çevirebilir

Uluslarası açıdan ise

Rusya'nın çok sert biçiminde müdahil olduğu Suriye'de artık Rusyasız bir çözüm mümkün değil. Bunu sadece Türkiye değil ABD'de biliyor. Rusya rejimin ana gövdesinin çökmesine izin vermez. Zaten bunun için orada. Bu da Esadlı ya da Esadsız bir biçimde rejimin ana kadrolarının gelecekte de var olacak anlamına geliyor. ABD de aynı fikride. Kimse rejimin çöküp Irak, Libya benzeri bir ülkeyle karşılaşmak istemiyor. Çünkü Esad'a karşı olunsa bile muhaliflere güvenen yok. İstense de istenmese de Esadlı ya da Esadsız rejimin ana gövdesi korunacak.

Ancak Rusya özellikle Halep savaşına doğrudan tamamen rejime destek görüntüsü vermek istemiyor. Çünkü muhtemel bir Cenevre masasında Esadı'ı da güçlü kılmak istemiyor,. Masada iki taraf arasında denge kurmaya çalışan bir dünya gücü görüntüsü vermeye çalışıyor ama bu sadece bir görüntü. Yoksa Rusya tüm muhaliflere karış ve onlar Rusya'nın gözünde "terörist". Zaten Türkiye ile de anlaşamadıkları nokta bu. Türkiye'nin destek verdiği bazı grupları Rusya terörist olaraktan görüyor ve sık sık havadan vuruyor. yeni bir başlangıç yapan Türkiye ile Rusya'nın arısındaki en büyük çelişki kaynağı yine bu olacak. Yani,Ruslar Türkiye'nin desteklediği muhaliflerin bir kısmını vuracak.

Suriyeli Kürtlere gelince,
Halep savaşının bir cephesine de Suriyeli Kürtler oluşturuyor. Suriyeli Kürtler muhalif cephede. kendi çıkarları çerçevesinde savaşacaklar. ancak bu savaşta artık Suriye demokratik güçleri ve içindeki YPG'nin, ABD'nin çok fazla dışına çıkması mümkün değil. Dolayısıyla Esad'a yakınlaşmaları zor görünüyor. Zaten Ülkenin kuzeyi neredeyse onların kontrolünde. Halep savaşının sonucu onları da doğrudan etkileyecek. Ama son analizde Kürtler, muhalifler ya da rejimin kazanımı halinde bu büyük savaşı en az hasarla atlatan taraf olacak gibi. Burada Türkiye Rusya yakınlaşmasını sonucu tabii ki önemli  bir rol oynayacak . Bu tabii ki başka bir yazının konusu olmakla birlikte. Türkiye, Suriyeli Kürtler ya da Suriye Demokratik Güçlerini yavaşlatmak için Rusya'nın rejim yanlısı geçiş formülüne, ya da Esadlılı devam sürecine hayır demeyebileceğini değerlendirmek gerek.

Peki ya IŞİD

Suriye'de saydığımız birbirleri ile savaş tüm güçlerin ortak düşmanı olan IŞİD'in askeri olarak bir geleceği ve karşılığı bulunmuyor. Ideolojik, taban ve Sünni aşiret ve yerel savaş ağalarının pozisyonları ile belli bir süre var olabilecek bu yapı,  askeri olarak , sözüm ona Hilafet anlamında çok fazla şansa sahip değil. ama bu ülkenin ve bu coğrafyanın bir gerçekliği ve terör üreten bir yapı olarak önümüzdeki yıllara taşınacak bir vaka olarak karşımıza duruyor. Bu nedenle Halep savaşı IŞİD açısından önemli. Sonucu onları da etkileyecek.

Neticede,

Suriye savaşı, Halep de kazanan taraf açısından büyük avantaj sağlayacak. Ancak ne Rusya ne ABD Halep savaşının bir tarafın lehine sonuçlanmasını isteyecek gibi görünmüyor.  Çünkü Suriye'nin Esad rejim tarafından yönetilmesi istenmiyor ama muhalifler tarafından yönetilmesi hiç istenmiyor.

20 Mayıs 2016 Cuma



Omuzdan atılan füze nereden çıktı? Kim kullandı?

20 Mayıs 2016

Türk Silahlı Kuvvetleri Hakkari Çukurca'da 13 mayıs tarihinde 2 pilotun şehit olduğu helikopterin düşürülmüş olabileceğini açıkladı. Aslında bu açıklama düşürüldüğünü anlamına gelir. Çünkü resmi açıklamalar geç yapılıyor. Bir de terörle mücadelede zayıf görünmemek amaçlanıyor da olabilir.

Ama asıl konu bu değil. Asıl konu PKK’nın kullandığını varsaydığımız omuzdan atılan füzeleri çok uzun zamandır ilk kez görüyoruz. Bu silahlar kolay bulunan silahlar olmamakla birlikte Ortadoğu’daki örgütlerin ulaşamayacağı ya da onlara ulaştırılmayacak silahlar değil.

Şimdi PKK bu silaha sahip mi? Sahipse bunun sayısı ve devamının olup olmadığı sorusu akla geliyor. Her ne kadar bu silahlar piyasadan bulunmaz denilse bile, az sayıda piyasadan da bulunabilir. Ya da bir ülke verebilir. Bu saldırının videoya çekilmesi de bir mesaj denilebilir. Hem eğer bir ülke tarafından sağlanmışsa o ülkenin mesajı hem de PKK’nın. Yani bu silahı sağlayanların bu silahın PKK’nın elinde olduğunu göstermek ve tedirgin etmek.
Askeri uzmanlara göre helikopter düşürülmüş olsa da genel olarak TSK’nın helikopterlerinde bu füzelere karşı savunma sistemleri var. Yüksek irtifadan uçan uçaklara karşı ise etkisiz. Ancak omuzdan atalın füzelerin varlığı her zaman çok önemli ve önemli gelişmeleri beraberinde getirebilir.



Öyleyse ihtimaller üzerinde durabiliriz: Omuzdan atılan füze 
1.   Piyasadan mı bulundu?
2.    Şu anda bilmediğimiz bir ülke mi verdi?
3.    Bu ülke Türkiye ile hesaplaşmayı tamamlamadığını düşünen bir ülke mi? Örneğin Rusya olabilir mi?
4.   Eğer öyleyse Suriye hava sahasını Türkiye’ye kapayan Rusya bu yolla Türkiye’ye başka bir mesaj daha mı yollamak istiyor?
5.   Suriye’de Türkiye’nin hareketlerini kısıtlayan Rusya, PKK karşısında bu mesajı mı vermek istiyor?
6.   Buradaki asıl soru bu silahların miktarları. Çünkü Suriye’de de cihatçılar bir iki kez kullandılar ama arkası gelmedi.
7.   Bu silahlar çok sayıda olursa savaşları çevirme ve dönüm noktası olma kapasitesine sahip.
8.   8. Eğer gayri nizami harp ya da düşük yoğunluklu savaş veyahut Suriye gibi iç savaş gibi durumlarda helikopterlerin hava destek unsuru olarak yoğun kullanılması karşısında omuzdan atılan silahlar çok etkili olmakta.

Bunun nereden biliyoruz. Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinde bunu görmüştük. Ve ben Afganistan’da ABD’nin cihatçılara verdiği silahlarla savaşı nasıl kendi lehlerine çevirdikleri ile ilgili birçok hikâye dinlediğimi hatırlıyorum. 
Ama dinlediğim başka hikâye ise bu silahları örgütlere vermenin riski. Daha sonra bu silahların bumerang gibi silahı veren ülkeye dönmesi. 
Amerikalılar bu nedenle Suriyeli muhaliflere şimdilik bu silahı vermiyor.  Son günlerde vereceklerine dair haberler geliyor ama sonra bunun IŞID Nusra ya da Selefi  örgütlerin eline geçmeme garantisi yok.

Biz PKK’ya dönecek olursak, Eğer birileri tarafından çok sayıda verilmiş ise terör mücadelenin yöntemi de değişecektir. Çünkü artık Irak, Suriye, Türkiye sınırları hiç olmadığı kadar geçişken. Dolayısıyla bu silahların dolaşımı da öyle.  Ortadoğululaşama böyle bir şey maalesef.


Dinlemek isteyenler için:
http://medyascope.tv/2016/05/20/omuzdan-atilan-fuzeyi-pkk-mi-kullandi-kim-verdi/


2 Mayıs 2016 Pazartesi

IŞİD TÜRKİYE’YE NİYE SALDIRIYOR? NE DEĞİŞTİ?

2 Mayıs 2016

Son günlerde herke merak ediyor ve soruyor: IŞİD Kilis ve civarına niye roket atıyor, saldırıyor. Bir süre önce Türkiye’ye saldırmazdı. Ne oldu da Türkiye’ye saldırmaya başladı. Türkiye ne yapıyor.
Kilise roket düşmüyor. IŞİD roket atıyor. 

Birkaç nedeni var. Çünkü, biliyorsunuz Türkiye IŞİD ile sınır komşusu. Bir dönem bu komşuluk daha uzun bir sınırı kapsıyordu. Şimdi azaldı. ABD bombardımanı ve YPG'nin püskürtmesiyle.

Şimdi Türkiye-IŞİD sınırı  yaklaşık  80 kilometre. Hani Cerablus-Mare hattı denilen küçük bir cep dışında Afrin ile Cerablusa kadar uzanan bir sınır bu. Bugüne kadar sınır denetimi şimdiki gibi değildi. Şimdi denetim arttı. 100 kilometrelik hatta duvar örülüyor. IŞİD’in insan ve malzeme lojistiği, kaçak geçişler çok zorlaştı. 

Havadan koalisyon uçakları IŞİD’i vuruyor. Ve örgüt bu sınırı elinde tutmak istiyor. Yani Türkiye IŞİD’le daha sert mücadeleye başlayınca Türkiye’ye saldırmaya başladı. Türkiye karşılık veriyor. 

Gerçi IŞİD militanları mobilize katyuşa düzenekleri pikapların üstünde atıldıktan sonra yer değiştiriyor. Bazıları motosiklet üzerinden atılan roketler. Yani obüslerle ne kadar zayiat veriliyor bilmiyorum. Belli roketler de el yapımı olduğu için hava savunma sistemleri ya da İHA’larla yakalayamıyor. Bazı uzmanlar bunun için İsrail’i deki demir kubbe sistemi benzeri bir kalkan gerekir diyorlar.

İkincisi IŞİD Türkiye içeri çekmeye çalışıyor. Hem daha kolay savaşabilmek hem de Rusya ile karşı karşıya getirmek istiyor olabilir. İçerideki kargaşa IŞİD’e yarar çünkü. Ama Türkiye Ruslar orada oldukça içeri giremez. Yani Rus uçağı düşürüldükten sonra tüm denklem değişti.  Zaten girmemesi de en hayırlısı.

Üçüncüsü bu sınır IŞİD’den temizlenirse 80 kilometreye kim yerleşecek? İki ihtimal var içinde Ahrar Şam gibi  Selefi  yapıların bulunduğu ÖSO ama artık ÖSO ismi var mı hala  tartışılır ya El Kaideci Nusra ya da YPG gelecek. Türkiye YPG’ye karşı. ABD onları sınıra yanaştırmıyor. IŞİD ise ÖSO ve Nusra’yı sürekli geriletiyor, bu yapılar IŞİD’e karşı tutunamıyor.  

Ama IŞİD’in o bölgeden de gitmesi lazım. Artık ehveni şer dönemi de geçti. İşte IŞİD roketlerin gerekçesi de bu. Bize dokunmayın demek istiyorlar. Ama dokunuluyor ve IŞİD sıkıştığı oradan daha tehlikeli olabilecek. Hem sınır ötesi hem de Türkiye’nin içinde terör eylemleriyle.


Artık Suriye’de ortak bir noktada birleşmek lazım. Kimsenin istediği olmuyor. Herkes IŞİD’e karşı. Ve IŞİD eskinin tersine Türkiye’ye saldırmaya da başladı. Dengeler değişti. Bunun bilelim. IŞİD’i de daha da ciddiye alalım. 

Seyretmek isteyenler için: http://medyascope.tv/2016/04/29/isid-turkiyeye-niye-saldiriyor-ne-degisti/